Advertisement

Merkez Bankası'nın elinde bulunan döviz rezervlerinin önemini son haftalarda bir kez daha gözledik.
90 milyar doları aşan döviz rezervlerimizle TL'nin değer yitirmesini önlemek için çok zorlandık.
Oysa bu dönemde uluslararası piyasalar fazla aktif de değildi. Buna rağmen faizleri yüzde 12'lere çıkararak TL/dolar kurunun 1.90'ı aşmamasına çalıştık. Uğraşı halen de devam ediyor.

REZERVLERİMİZ 200 MİLYAR DOLAR OLSAYDI...
Döviz rezervlerimiz 200 milyar dolar olsaydı aynı zorlanmayla karşılaşıp karşılaşmayacağımızı irdelediğimizde benim yanıtım "hayır" olurdu. 200 milyar dolar döviz rezerviyle "isteyen istediği kadar döviz alabilir" yaklaşımıyla ateş baştan söndürebilirdi.
Asya krizi yüksek rezerv biriktirmenin miladı olarak kabul edilir. Bu bölgedeki ülkelerden rezervleri yeterli olanların krizi daha az hasarla atlatmaları diğer ülkelere ders oldu.
O tarihten sonra maliyeti yüksek olsa bile birçok ülke gerek iç paralarının fazla değerlenmesine mani olmak gerekse türbülanslı zamanlarda "namerde mecbur kalmamak" için döviz rezervlerini alabildiğine yükseltmeye başladı.
Biz ise bu treni 2000'li yıllarda kaçırdık. IMF'nin önerileri ve hükümetin de buna uyması, Merkez Bankası'na bu olanağı vermedi.
Bu politika sonunda hem TL'nin aşırı değerlenerek cari açığın yapısal bir sorun olarak karşımıza çıkmasına, hem de yüksek döviz rezervi birikmesine mani oldu.

YETERLİLİĞİ TARTIŞILIYOR
Merkez Bankası'nın son günlerdeki yoğun döviz satışları "Acaba rezervlerimiz biter mi?" sorusunu da beraberinde getirdi.
Bir taraftan süregiden cari açık, diğer taraftan da Merkez Bankası'nın döviz müdahaleleri için 25-26 milyar dolar harcayabileceğini açıklaması piyasaların aklını biraz karıştırdı.
23 Aralık 2011 tarihi itibarıyla altın hariç 82.8 milyar dolar brüt döviz rezervimiz var. Bu miktarın yüzde 30 ya da 40'ının cari açığın finansmanında ve dış borç ödemelerde kullanılacağı düşünüldüğünde geriye 50-60 milyar dolar kalıyor.
Bunun 50 milyar dolarını da Merkez'in döviz yükümlülüklerine sayarsanız, net olarak elimizde fazla bir şey yok gibi görünüyor.
Piyasa oyuncuları ve gözlemcilerin konuya bu yönden baktıklarında işimizin zorlaştığı kesin.
Oysa gerçek böyle değil.
■ Merkez Bankası'nın döviz yükümlülükleri arasında yurtdışında çalışan işçilerin döviz tevdiat hesapları var. Bu hesaplar öyle fazla oynaklık gösteren ya da kriz anında çekilişlere sahne olan hesaplar değil.
■ Bankaların zorunlu karşılıkları nedeniyle Merkez Bankası'nda yatan döviz mevduatları da istenildiği an geri alınamaz.
■ IMF'ye olan 3.1 milyar dolarlık döviz yükümlülükleri hemen ödenecek borçlardan değil.
Bu durumda Merkez Bankası'nın net ve brüt rezervleri hemen hemen eşit oluyor. 80 milyar dolar kullanıma hazır bir para olarak Merkez Bankası'nın kasasında duruyor.
Bunun da ötesinde Türkiye, IMF'ye dönerek yeni borç verme olanakları arasında yer alan Esnek Kredi Limiti'ni (FCL) kullanmak için müracaat edebilir. Ya da hükümet isterse yeni bir stand-by anlaşması ile IMF'den kaynak sağlayabilir.
Dolayısıyla rezervlerimizin çok rahat olmasa bile, bu aşamada yeterli olduğu düşüncesindeyim.