Advertisement

Avrupa'nın içine düştüğü durum malum. IMF'nin son tahminlerine göre Euro Bölgesi 2011 yılında 0.5 oranında küçülecek. 2013 yılı içinde beklenen büyüme oranı ise sadece 0.8.
Avrupa ciddi bir büyüyememe sorunuyla karşı karşıya. Bu durumda büyümenin nasıl sağlanacağı ya da büyümenin önündeki engellerin nasıl aşılacağı gündemin temel maddesini oluşturuyor.
Ne var ki ekonomilerin nasıl canlandırılacağı konusunda somut fikirler de ortada yok. Mevcut olanların ise büyümeye yardım edip etmeyecekleri de belli değil.
Bu aralarda Avrupa için Marshall Planı şeklinde bir paket hazırlanması da tartışılıyor. Marshall Planı II. Dünya Savaşı sonrasında 1947 yılında önerilen ve 1948-1951 yılları arasında yürürlüğe konan ABD kaynaklı bir ekonomik yardım paketi.
İki temel amacı var. Birincisi, savaşta yıkılan ekonomik yapının yerine yenilerini kurup Avrupa'nın yok olmasını önlemek; ikincisi ise ABD'nin en önemli ticaret partnerinin satın alma gücünü artırıp ona mal satmak.
ABD, Avrupa'ya para verirken yardım alan ülkelerin, kendi Hazinesi'nin belirlediği ağır koşullara uymasını da şart koştu. O zaman IMF devrede değildi ama öngörülen yaptırımlar çok DAHA kapsamlı ve ağırdı.
Marshall Planı başarılı da oldu. Avrupa'nın altyapısı yeniden üretim yapabilir hale geldi.

GERÇEKLEŞEBİLİR Mİ?
İşte bugünkü güç koşullarda akla gelen bir fikir de bu.
Kuşkusuz zaman aynı zaman değil. Koşullar ve yapılar farklı. Ancak farklı bir mimariyle aynı sistem yürürlüğe konulabilir.
IMF'nin ve Avrupa İstikrar Fonu'nun kaynakları Marshall Planı gibi kullanılabilir. Sağlanacak fonlar borçlarını çevirme ya da bankaların sermayelerini artırma amacı yanında büyümeyi sağlayacak projelere kaydırılabilir. Mali sıkılaştırmada harcamalarda yapılacak kısıntılarda büyümeye katkı yapacak olanlar dikkate alınır.
Ne var ki Avrupa'nın sorunu fikirler ya da atılması gereken adımların içeriği değil. Bunları uygulamaya koyamamak büyümenin önündeki en önemli engel.

***

IMF'NİN DÜŞÜK BÜYÜME ORANI ISRARI SÜRÜYOR

IMF, Türkiye'nin 2012 yılında çok düşük oranlı bir büyüme gerçekleştireceği konusunda ısrarını sürdürüyor. G-20 ülkelerine ilişkin olarak hazırladığı son raporda, Türkiye ekonomisinin 2012 yılında büyüme oranını eylül ayındaki % 2.2 düzeyinden, şimdi % 0.4'e indirdi.
Hesaplamalarına göre 2012 yılının son çeyreğinde 0.2 bir küçülmeyle karşılaşacağız. Bunun anlamı, iniş sert olacak.
Birçoğumuz bu derecede düşük bir büyüme oranı ve inişin şiddeti konularında IMF ile hemfikir değiliz. Peki o zaman IMF neden böyle yapıyor sorusuna da yanıt vermek gerekiyor.
Kanımca IMF dört faktörü dikkate alıyor.
Birincisi, dünya ekonomilerinin büyüme oranında aşağı doğru revizyon yapılınca bundan biz de etkileniyoruz.
İkincisi, cari işlemler açığımız ve Avrupa'nın durumu nedeniyle dış kaynak bulmak zorlaşıyor. Dış finansmana dayalı büyüme stratejimiz böyle zamanlarda bize pahalıya mal oluyor.
Üçüncüsü, 2012 yılında üretim düşerken geçen yıl gerçekleşen yüksek büyüme oranından kaynaklanan baz etkisi güçlü oluyor.
Dördüncüsü ise banka kredilerinin gerek maliyet artışı gerekse alınan önlemler nedeniyle reel olarak yavaşlaması büyümeyi düşürüyor.
IMF'nin bu tahmini doğru çıkarsa bizi zor günlerin beklediği kesin.