Advertisement

İstanbul bir haftadır ağır kış koşullarında günler geçiriyor. 1900'lü yılların başından bu yana üçüncü kez karşılaştığımız bu en soğuk ve karlı günler hafızalarımızdan pek çıkmayacakmış gibi görünüyor.
Yaşanan en soğuk kışlardan 1929 yılını hatırlamıyorum ama 1987 yılı kışını unutmam mümkün değil. Mart ayının 5. günü başlayan ve dört gün aralıksız süren kar yağışı nedeniyle hayat durma noktasına gelmişti. Halk bu koşullara hazırlıksız yakalandı. Ekmek almak için bile evinden çıkamadı.
1987 kışının ağır faturalarından birisi enflasyonun aniden yükselişinde gözlendi. 1 986 sonunda yüzde 35'lere kadar düşen yıllık enflasyon, 1987 yılı sonunda Toptan Eşya Fiyatları'nda yüzde 52'ye, Tüketici Fiyatları ise yüzde 59'a fırladı.
OECD'nin Türkiye'nin ekonomik durumuyla ilgili hazırladığı raporu tartışmak üzere 1988 yılında Paris'e gitmiştik. Hazine, Devlet Planlama Teşkilatı ve Merkez Bankası'ndan oluşan heyete rahmetli Yusuf Özal başkanlık ediyordu.
Konu dönüp dolaşıp enflasyonun neden arttığı noktasına gelince Yusuf Özal "Kar yağdı, böyle oldu" dedi. Toplantıya katılanlar önce şaşırdılar. Ekonomi kitaplarında böyle bir gerekçeyi herhalde hatırlamıyorlardı.
Daha sonra raporda yer almayan aylık fiyat artışıyla ilgili verilere bakınca Yusuf Bey'in haklı olduğunu anladılar.
Zira İstanbul Geçim Endeksi 1987'nin mart ve nisan aylarında yüzde 9.7'lik, endeksin gıda bölümü ise yüzde 15'lik bir artışa işaret ediyordu.
Bu yaşanmış olayı gözden kaçırmamamız gerekir kanısındayım. Şubat ve mart aylarındaki gıda fiyatları kar yüzünden yükselirse şaşırmayalım.

***

Portekiz'e bir kez daha dikkat

Yunanistan'da işler iyi gidiyor derken bir de baktık ki Portekiz yeni sorunların kaynağı olmaya başladı.
Hafta başından bu yana 10 yıllık Portekiz kâğıtlarının faiz oranı yüzde 18'lere kadar fırladı.
Nedeni geçen yıl 78 milyar Euro'luk kurtarılma yardımı alan Portekiz'in büyümede, kamu finansman açığında, işsizlikte ve borçların milli gelire olan oranında kötüye gidişi önleyememesi. Büyüyememenin ve ağır borç yükünün altından bir türlü kalkamadılar.
Bunu gözleyen reyting kuruluşları ülkenin notunu ikinci kez düşürünce de tetik çekildi. Portekiz "serbest düşüşe" bırakıldı.
Ülke küçük olsa da iki konuda endişe oluştuğunu düşünüyorum.
Birincisi, Yunanistan'dan sonra başka bir ülkeyi kurtarmayacağını açıkça ilan eden Avrupa Birliği liderlerinin, Portekiz sorununu nasıl çözecekleri merak konusu.
İkincisi, sorunlu ülkelerin her kurtarıldığı ya da sorunlarının çözüldüğü varsayıldıktan belli bir süre sonra durumlarının kötüleşmelerinin nasıl önleneceği de soru işaretleri taşıyor.
Ne yazık ki ortada bir gerçek var. Büyüme sağlanamayınca gelecek kararıyor. Büyümenin nasıl ve hangi araçlarla sağlanacağı ise halen çözümlenmiş bir konu değil.