Advertisement

Bazı gözlemciler altın fiyatlarının önümüzdeki 5 yılın sonunda 2 bin dolara çıkacağı beklentisinde.
Bunların içinden bir tanesi de analizleri sağlam ve sözü dinlenilir bir kişi olan David Hale.
Geçenlerde İstanbul'daydı. Beraber yemek yedik. Dünya ekonomisinin nereye gitmekte olduğunu tartıştık.
Dün Financial Times Gazetesi'nde altın fiyatlarına ilişkin bir yazısını okudum. O da altında hareketliliğin süreceği fikrindeydi.
Dayandığı nokta ise Çin'in 2015 yılına kadar vereceği cari işlemler fazlasının bir kısmının altına yöneleceği varsayımıydı.
Çin en olumsuz senaryolara göre bile 2015 yılına kadar toplam 2.6 trilyon dolar cari işlemler fazlası verecek. IMF de böyle söylüyor.
Soru ise bu kadar fazla bir döviz birikiminin nereye yatırılacağı.
Çin'in ABD'nin son yıllarda yuanın değerlenmesine tepki amacıyla yeni döviz rezervi politikaları oluşturduğu bilinen bir konu.
Bir taraftan Euro'ya destek verirken öte taraftan yerel altın piyasasını da geliştirmeye çalışıyor. Türk Hazine'sinin tahvillerine bile ilgi gösterdiler.
Döviz rezervleri içinde altının payı hâlâ çok düşük. Yüzde 1.7 oranında ağırlığı olan altın birikimini artırmak istiyorlar.
Çin daha önce IMF'nin elinde bulunan altınlardan önemli miktarda satın almak istedi. İzin çıkmadı. Piyasalardan temin edebildiği kadarı da altın fiyatlarının yükselişinde önemli rol oynadı.
Öte yandan ABD'nin para basmasının enflasyonist eğilimlerde artışı da beraberinde getireceğini bekleyen Çinliler bireysel bazda altına yaptıkları yatırımları mutlaka artıracaklardır.
Sonunda David Hale gibi birçok gözlemci Çin'in 2015 sonunda dünyanın en büyük altın rezervine sahip ülke olacağını bekliyor; zamanı bilinmese de 10 bin ton altının 2015 yılına kadar Çin ekonomisine gireceğini hesaplıyor.
Bunun anlamı da altın fiyatlarının kademeli olarak önümüzdeki 5 yılda 2 bin dolara tırmanmasından başka bir şey olmuyor.

Zorluklar insanı güçlendiriyor
ABD'nin Buffolo ve California üniversitesitelerinin ortaklaşa yaptıkları bir çalışma, hayatta zorluklarla karşılaşan kişilerin hiç zorlukla karşılaşmamış ya da rahat yaşamış olanlara göre daha güçlü olduklarını saptamış.
Araştırmayı yapanlar, karşılaşılan zorlukların vücutta bir tür "psikolojik bağışıklık sistemi" geliştirmesi nedeniyle yarar sağladığını söylüyor.
Bu zorlukların sayısının 4'ü geçmemesi de şart. Aksi halde bunların yüksek dozda ve stresi sürekli artırıcı bir şekil alması bazı sakıncalar yaratıyor.
Kanımca araştırmanın bulguları bizim toplumu da yansıtıyor. Türk insanının gücü herhalde karşılaştığı güçlüklerle açıklanabilir.
Türkiye'yi yöneten liderlere bakın. Çoğu sayısı 4'ü geçmeyen ve fakat derecesi yüksek badireler atlattılar.
Ünlü Alman filozofu Nietzsche'nin "Beni yok edemeyen, beni daha güçlü yapar" deyişine uygun olarak başlarına gelen her olaydan daha da kuvvetlenerek çıktılar.