Advertisement

Dünyada ekonomilerinde büyüme iki değişik hızda süregidiyor.
2011 yılı için sanayileşmiş ülkelerin büyüme oranlarının yüzde 2.4 düzeyinde gerçekleşeceği hesaplanırken, gelişen piyasalara sahip ülkelerde yüzde 6.5 gibi yüksek bir büyüme oranı bekleniyor.
Öte yandan arz tarafından gelen baskı ile gıda fiyatları yükselirken, talep baskısı sonucu petrol fiyatlarında artışlar ortaya çıkıyor.
Gelişen piyasalara sahip ülkeler ise aşırı ısınma sonucu ve uluslararası mal fiyatlarında yükselişlerin de etkisi ile dünyaya daha pahalı mal satar durumuna giriyorlar.

İKİLİ ENFLASYON SIKIŞTIRMASI
Bu “ikili sıkıştırma” enflasyonist bekleyişlerde de yön değişikliğine neden oluyor. Kriz öncesindeki dönemin tersine sanayileşmiş ülkeler “düşük enflasyon ithal eden” konumdan, “yüksek enflasyon ithal eden” konuma geçiyorlar.
Kriz öncesi Çin’in ya da Hindistan’ın düşük fiyatlı mallarını ithal ederek enflasyonu frenleyen sanayileşmiş ülkeler, şimdi bu olanaktan yoksun biçimde ithal ettikleri enflasyonla mücadele etmek zorunda kalıyorlar.
Avrupa Merkez Bankası Yönetim Kurulu Üyesi İtalyan Lorenzo Bini Smaghi bu gelişmeleri rakamsal olarak şöyle yorumluyor:
Avrupa Bölgesinde ithal malların enflasyon sepeti içindeki payı yüzde 30. İthal edilen ürün fiyatlarında yıllık bazda yüzde 4 oranında bir artış olsa, bu Euro Bölgesindeki enflasyonu yüzde 1.2 puan arttıracak. Euro Bölgesi’nde enflasyon hedefinin yüzde 2 olarak saptandığını düşünürsek, hedefe varmak için geriye 8.0 yüzde puanlık bir marj kalacak.
Eğer ithal edilecek enflasyon yüzde 6.5 olursa, yüzde 2 oranındaki hedefe sadece bu yolla erişilecek. İçerideki enflasyona yer kalmayacak
“Bu durumda para politikası içerideki enflasyonu yüzde 0.8 ya da sıfır oranında tutabilmeli ki hedef aşılmasın” diyor Bini Smaghi.
Haydi buyurun, ne yaparsınız bu durumda?
Para politikası açmazının bu şekilde çarpıcı bir biçimde ortaya konulması ne yazık ki bir gerçek. Sanayileşmiş ülkeler şimdi bu sorunu çözmeye çalışıyorlar.

GELİŞEN ÜLKELERİN SORUNU BAŞKA
Bize benzeyen, gelişmekte olan piyasalara sahip ve büyüme hızı yüksek ülkelerde ise durum daha başka.
Enflasyonist eğilimler hem içeriden hem de dışarıdan kaynaklanan nedenlerle artış eğiliminde. Bu ülkelerin çoğunluğunda para politikası düşük faiz oranları nedeniyle ekonomiyi hâlâ canlandırma işlevi görüyor.
Öte yandan sıcak para sorunu, finansal istikrarın kırılganlığı ve makro ekonomik politikaların yönü enflasyona odaklanmayı önlüyor.
Bugün açıklanacak fiyat artış oranlarına bakıp, Türkiye’de enflasyon düşüyor imajına kapılmamak gerekiyor. Dış dünyadan kaynaklanan ve tüm ülke yöneticilerini tedirgin eden enflasyonist eğilimlerdeki artışın bizi teğet geçmesini beklemenin hiç de gerçekçi olmayacağı fikrindeyim.
Bu durumda önümüzdeki bir iki ay süresince gözleyeceğimiz yıllık enflasyon düşüşüne aldanıp fiyatlandırma davranışlarımızı değiştirmemek gereğine inanıyorum. Aynı davranışı Merkez Bankası’ndan da bekliyorum.