Advertisement

Ocak ayı tüketici fiyat artışları (TÜFE) beklentiler paralelinde gelince, yıllık enflasyon 40 senelik tarihinin en düşük düzeyine indi.
Yüzde 4.9 oranındaki yıllık TÜFE artışının 80’li ve 90’lı yıllarda hayal bile edilemeyecek bir oran olduğunu hatırlatmak isterim. O dönemlerde böyle bir oran ancak aylık olarak normal karşılanıyordu.
Dolayısıyla insanın içinden “enflasyon hep bu düzeyde kalsın” demek geçiyor. Keşke önümüzdeki on yılda Türkiye, orta vadeli hedef olarak aldığı yüzde 5 etrafında düşük oynaklıkla hareket eden bir fiyat artış ortamında yaşasa.
Enflasyonun neden değil sonuç olduğu bir gerçek. Dolayısıyla makro ekonomik politikaların ve uluslararası konjonktürün buna uygun biçimde şekillenmesinin olmazsa olmaz bir koşul olduğu da yadsınamaz.
Beklentilere baktığımızda ise yüzde 6’lar düzeyindeki fiyat artışlarının önümüzdeki iki yılda gerçekleşmesi olasılığının yüksek olduğunu gözlüyoruz. Ne var ki bu bekleyişleri olumsuz etkilemeye aday faktörlerin sayısı giderek artıyor.
Bunları sıralayalım:

* Dünyada enflasyonist eğilimler artıyor.
* Türkiye’nin ithal enflasyondan kendisini ayrıştırması mümkün değil.
* TL’nin değer yitirişi ve petrol fiyat artışları fiyatları yukarı doğru yönlendiriyor.
*Para politikasının fiyat istikrarını sağlama gücü azalıyor.
* Siyasilerin faiz oranlarını aşağı çekme baskısı sürüyor.
* Çekirdek enflasyonun bekleyişleri yansıtma niteliği giderek zayıflıyor.
* Üretici Fiyat Endeksi (ÜFE) yukarıda saydığım gelişmeleri yansıtan bir seyir izliyor. Ocak ayında yıllık ÜFE’nin yüzde 10.8’e yükselmesi bunun bir kanıtı.
Tüm bu faktörleri yok sayamayız. O zaman da “enflasyon hep yüzde 5’in altında kalsa” arzumuz gerçekleşmez.
Merkez Bankası kendi haline bırakılsa, önümüzdeki bu zor dönemi az hasarla atlatabiliriz diye düşünüyorum. Ancak bunun iyi niyetten ileri geçemeyeceğini de biliyorum.


AVRUPA’DA SON ADIMLAR
Avrupa Birliği’nde borç krizi ile karşılaşan ülkelerin bu sorunlarının çözümlenmesinde olumlu gelişmeler var.
Alman yetkililer sonunda ikna edilebildiler. Ancak hâlâ ileri sürdükleri koşullarla ilgili müzakereler sürüyor.
Almanlar halihazırda oluşturulmuş ülke kurtarma fonunun garantilerle genişletilmesi taraftarı. Ancak iki şart ileri sürüyorlar
 Birincisi, İspanya ya da İtalya gibi büyük ülkelerin tahvillerine Euro Bölgesi’nin (EB) tam garantisini vermek istemiyorlar.
 İkincisi, borç sorunu hafifleyecek ülkelerin makroekonomik politika uygulamalarında öngörülecek disipline uymalarını şart koşuyorlar.
 Geri kalan konular teknik detay.
 Umarım fazla vakit geçirmeden işi sonlandırırlar.