Advertisement

Yaşadığımız küresel ekonomik kriz bildiğimiz ya da inandığımız pek çok şeyi değiştirdi. Bu değişim hâlâ da sürmekte.
Bunlardan birisi sıcak paranın sadece yüksek kâr peşinde koştuğu konusu.
Geçmişte bu geçerli bir varsayımdı. Bazı dış fonlar kısa dönemde en yüksek karı elde edeceği yerlere yönelir ve gerektiğinde en süratli çıkış yapma yollarını ararlardı.
Ne var ki doğasında hep yatırdığı ana parayı koruma gibi bir saik mevcuttu.
Kriz sonrasında güvenlik amacı, getiri amacını aşmaya başladı. Geçtiğimiz üç yıllık dönemde kaybolan ve geri dönmeyen paralar birçok yatırımcıyı tedirgin etti. Daha dikkatli davranmaya itti.
Bu nedenle güvenliğe önem vermeyi ya da daha iyi bir tanımlama ile emin limanlara demir atmayı yeğlemeye başladılar.
Türkiye için de bu saikin geçerli olduğuna inanıyorum. Konuştuğum bazı hedge fon ve private equity yöneticileri getiri faktöründen daha çok sağlam yatırım alanlarını tercih ettiklerini söylüyorlar.
Bu eğilim sadece Türkiye için geçerli değil. Aynı durumda olan Brezilya da var. Ekonomi yönetimi iyi, doğal kaynakları güçlü ve geleceği parlak bu ülkeye alınan tüm önlemlere karşın sıcak para hâlâ akmaya devam ediyor.
Dikkatle seçilen reel sektör firmalarının hisse senetleri sıcak paranın hedefi halinde. Dolayısıyla sıcak parayı kovma yöntemleri aslında ekonominin daha güçlenmesi halinde fazla etkili olamıyor. Sıcak paracılar böylesi bir ortamı güvenli bulduklarından daha fazla para getirmeye başlıyorlar.
Brezilya’da bu gözlendi. Türkiye’de de aynı süreci yaşıyoruz.
Alınan önlemlerden sonra 8 ya da 10 milyar dolar civarında sıcak paranın bizi terk edip gittiğine ilişkin bilgiler var. Ancak diğerleri hâlâ duruyorlar. Türkiye’yi emin liman olarak görüyorlar.
Bizim 65 milyar dolar tutarındaki döviz tevdiat mevduatına sahip kendi vatandaşlarımızı da bu kapsamda nitelendirebiliriz.
O zaman da “sıcak para yoktur, iyi ya da kötü para vardır” diyenlere hak vermek gerekiyor.
Emin bir limansanız sıcak parayı kovsanız da gitmiyor. Aksine geliyor da geliyor!

Merkez Bankası not vermez
Faaliyet gösteren şirket sayısını tam olarak bilmeyen bir ülkede 8 bini aşkın firmanın bilanço bilgilerini toplamak, birleştirmek ve bunu CD’ye yükleyip kullanıma sunmak zor iştir. Ama Merkez Bankası bunu yıllardır yapar.
Şimdi HT Ekonomi’den Rahim Ak’ın haberinden öğreniyoruz ki Banka bu bilgileri değişik ve yararlı bir formatta yeniden değerlendirip firmaların kullanımına sunacakmış. Böylece şirketler sektör içindeki yerlerini ve mali durumlarını daha iyi görebilecekler.
Ne var ki bunun bir reyting işlemi olmayacağını belirtmekte yarar var. Doğrusu da bu. Merkez bankalarının böyle bir görevi üstlenmemeleri gerekir.
Olsa olsa reyting kuruluşlarına yardımı olacak bilgileri bu şekilde derleyerek sunabilir.
Tabii tüm bu firma bilgilerinin doğru ve şeffaf olduğu gibi bir varsayımı da dikkate almamız lazım.

Moody’s ne diyor?
Kredi derecelendirme kuruluşu Moody’s Merkez Bankası’nın son aldığı kararları kısa dönemde olumlu buluyor ve fakat fiyatlar yükselirken faizleri süratle arttırmaz ise Banka’nın enflasyon ile mücadelede kredibilitesinin zarar görebileceğinin altını çiziyor.
Merkez Bankası’ndan yakında bir faiz artırımı bekleyen Moody’s’e yanıtı dünkü yazımda vermişim galiba. “Eh artık bu kadar kusur kadı kızında da bulunur.”