Advertisement

Geçen akşam Rüştü Bozkurt’un yeni kitabının tanıtım kokteyli vardı.
Rüştü Hoca son dört yılda yazdığı sayısız makale içinden 50 tanesini seçerek bunları bir kitapta toplamış.
Anadolu’yu beraberce dolaşırken daha yakından tanımak fırsatını bulduğum Rüştü Bozkurt tam bir düşünce adamıdır.
Devamlı okuyan, okuduklarını Türkiye şartlarına uyarlayarak yorumlayan ve analizler yapan bir kişiliğe sahip olması kitabındaki fikirlerin derinliğini de arttırmış.
“Ekonominin Binbir Yüzü” (*) kitabından seçtiğim bazı noktaları sizlerle paylaşmak istedim.
***
Rüştü Hoca hep gerçeği arar. Gerçekliliğin tanımını da Stephen Hawkin’de bulur.
“Gerçekçilik diye bir şey yoktur, zihni modele göre gerçeklik vardır. Zihni modelinizin varsayımlarını değiştirirseniz, gerçekçiliğiniz de değişir.”
Buradan hareketle kendisine aykırı gelen düşünce ve uygulamalara daha değişik bir pencereden bakar. Karşı tarafın da haklı olabileceğini düşünür.
“Kendi rolüme verdiğim önem kadar, başkalarının rollerinin de önemli olabileceğini düşündüğümde zihnimin algılama alanının genişlediğini, düşüncelerimin daha sağlıklı verilere dayandığını, çatışma yerine uzlaşma aradığımı, bütün bunların da yaşamımı zenginleştirdiğini gözlüyorum” diyerek toplumumuzda nadir bulunan bir niteliği de ortaya çıkarıyor.
***
Medyaya da uzanıyor Rüştü Hoca. Günümüzdeki medya alışkanlığında matematik formüllerle açıklanmayan hiçbir şeyin doğru olmadığı ve rakamlarla açıklanmayan eğilimlerin iyi anlaşılamayacağı gibi bir algılamanın yaygınlığından yakınıyor.
Bunun kültürsüzlük olduğuna inanıyor. Kültürün gereklilik şartının “değerler”, yeterlilik şartının ise “araçlar” olduğunu hatırlatarak, araçların daha kolay değişip dönüştüğü halde, değerlerin bugünden yarına değiştirilemeyeceğinin altını çiziyor.
Dolayısıyla “kültürün değerlerini anlatırken, her zaman niceliklere dayanmak eksikliktir” saptamasını yapıyor.
***
Rüştü Bozkurt ile Şangay’da 2009 yılında bir toplantı nedeniyle beraberdik. Orada Nobel ödüllü ekonomist Prof. Edmond Phelps’in konuşmasından ikimiz de etkilendik.
Edmond Phelps bize inovasyonla yeniliğin birbirinden ayrı kavramlar olduğunu gösterdi. Kültürel birikim olmadan inovasyonun gerçekleşmeyeceğini öğretti. Bu bağlamda ülkelerin ekonomi kültürüne sahip olmasının önemine değindi.
Rüştü Hoca bu noktadan hareketle ekonomi kültürünün toplumlardaki “tehdit”, “güven algılaması” ve “alternatif tepkilerden” oluştuğunu söylüyor. Bizim ekonomi kültürümüzün ise 1960’lı yıllarda ağırlık kazanan anlayışlardan beslendiğinin altını çiziyor.
***
Kitaptaki bir ilginç başka saptama da pragmatizim ve sığlığın başımızın iki belası olduğu düşüncesi. Toplum olarak yazılı kültüre tam adapte olamadan internetin güncel bilgi ağırlıklı ikinci sözel kültür aşamasına geçişimizin sancılarını anlatıyor Rüştü Hoca.
“Bu geçiş” diyor “geçmişte olup bitenleri analiz ederek, ciddi ilkeler ve varsayımlarla düşünme alışkanlığının toplumumuzun derinliğine kök salmasını engelliyor.”
Ekonomideki oluşumlara felsefi açıdan ve derinlilikle bakan böyle bir yayını bize kazandırdığı için Rüştü Hoca’yı kutluyorum. (*) Rüştü Bozkurt, Ekonominin Binbir Yüzü,
Som Kitap 2010.