Advertisement

Avrupalı bazı yöneticiler dünya finans sistemindeki önemli kırılganlık noktalarını G-20'lerin gündemine taşımaya çalışıyorlar.
Bunlardan iki tanesi kanımca en önemli olanları.
Birincisi "Gölge Bankacılık" diye nitelendirilen finans kurumlarının düzenlenmesi, ikincisi ise uluslararası sermaye akımları başlığı altında sıcak paranın ele alınması.
Özellikle Fransız ve Alman yöneticiler bu konuların tartışılması ve çözümler üretilmesi konusunda kararlılar. İngiltere ve ABD ise konuya hâlâ "ılık" bakıyorlar.

İKİ ÖNEMLİ SORUN
Geleneksel ya da ticari bankacılık yanında 80'li yıllarda serpilmeye başlayan gölge bankacılık işlemleri 90'lı ve 2000'li yıllarda yüksek bir hızda büyümeye başladı.
Grafikte bu konuda ABD ekonomisindeki durumu izlemek olası. Küresel kriz öncesi 20 trilyon doları aşan ve geleneksel bankaların pasif toplamının çok üzerinde bir düzeye erişen gölge bankacılığın sistemde önemli bir payı var. Ne yazık ki kriz sonrası bu konuda herhangi bir düzenleme yapılmadı.
Daha da ilginci, henüz gölge bankacılığın tanımında bile bir anlaşma sağlanamamış durumda.
Kriz sürecinde 5 trilyon dolar civarında bir küçülme yaşayan ABD'nin gölge bankacılığının dışında dünyayı kapsayan bir veri seti de ortada yok. Gölge bankacılığın büyüklüğünün ne olduğu da pek net bilinmiyor.
Hedge fonlar, menkul değer şirketleri, kısa vadeli parayı yöneten kurumlar, sigorta şirketleri, hisse senedi yatırımlarını yönetenler, döviz arbitrajları ile uğraşanlar gibi bir çok değişik alanda çalışan bu kurumların hangilerinin gölge banka kapsamına alınacağı bilinemiyor. Bu konuda tartışmalar daha yeni başlamış durumda.
İkinci önemli sorun sıcak para.
Fransa Maliye Bakanı Christine Lagarde Uluslararası Finans Kurumu'nun açılış konuşmasında, gelişen piyasalara sahip ülkelere hızla giren ve hızla çıkan sermaye akımlarının yaptığı tahribata da değindi.
Bu tür sermaye akımlarına gerek olmadığını dile getirdi. G-20'lerin konuyu ele almasının ve çözümler üretmesinin gereğini vurguladı.

PEKİ AMA NASIL?
G-20'lerin bir konuyu hazırlayıp en tepe noktaya sunma yöntemleri halen üç aşamadan geçen bir süreç izliyor.
Önce maliye müsteşarları ve merkez bankaları başkan yardımcıları ele alınması olası noktalar üzerinde hem teknik hem de siyasi havayı koklayarak bir çalışma yapıyorlar.
Sonra bunları bakan ve merkez bankası başkanları düzeyine getirip orada tartışıyorlar. Hazırlanan metinleri de liderlere sunuyorlar.
Bu yöntemin etkin olmayan tarafı 20 ülke, IMF de dahil birçok kuruluşun kısa süren toplantılarda bir araya gelmelerinden kaynaklanıyor. Detaylara bakamıyorlar. Aralarındaki tartışmaları derinleştirebilecek samimi gruplar bu kadar kısa sürede oluşamıyor doğal olarak.
G-20'ler şimdi başka bir yöntemi denemeye başladılar. Küçük ve ilgili grupları bir araya getiren gruplar oluşturarak spesifik konuları daha uzun sürede konuşup tartışmanın daha sağlıklı olacağına karar verdiler.
İlk denemesini de mart ayı sonunda Çin'in Shenzhen kentinde üç gün sürecek bir seminer ile yapacaklar. Konu dolara dayalı küresel parasal sistemde reform.
Kanımca bu tür bir yaklaşım daha faydalı. Sıcak para ve gölge bankacılık da bu çerçevede tartışılacak sanıyorum.