Advertisement

Fransa Cumhurbaşkanı Nicholas Sarkozy bugün Türkiye'yi ziyaret ediyor.
Ne var ki bu ziyareti Fransa Cumhurbaşkanı olarak değil, G20'lerin başkanı olarak yapıyor.
Küçük, ancak önemli bir ayrıntı.
Bu yıl G-20'lerin başkanlığını Fransa yüklenmiş durumda. Çeşitli yazılarımda belirttim. Bu görevi çok fazla önemsiyor. Fransız Hazinesi'nde, Merkez Bankası'nda ve Sarkozy'nin ofisinde özel gruplar kurmuşlar.
Bunlar gündeme girecek konuları belirliyorlar. Araştırmalar yapıyorlar. Bilgi topluyorlar. Uluslararası düşünce kuruluşlarını organize edip gündemdeki konuları akademik çevreler ya da piyasa oyuncuları ile çeşitli açılardan tartışıyorlar.
Kuşkusuz G-20'ye üye ülkelerle ikili görüşmeler yapmak, dünya ekonomisinin daha sağlıklı işlemesi için görüş alışverişinde bulunmak ve konuları detaylandırmak gerekiyor.
Bu tür proaktif davranışların, birçok uluslararası sorunun çözümünde kullanılan etkili yöntemlerin başında geldiği bilinen bir konu. Sarkozy'nin de tavrına uygun.
Dolayısıyla bu ziyarette G-20'nin gündeminde bulunan dünyada mevcut makro dengesizliklerin, uluslararası finans sisteminin iyileştirilmesinin, dünyada artan gıda ve mal fiyatlarının, bankacılık sistemi düzenlemelerinin ve gelişen ülke ekonomilerindeki sorunların Türk yetkilileriyle yapılacak görüşmelerde ele alınmasının yararlı olacağını düşünüyorum.
Yukarıdaki konuların, liderler düzeyinde de, olsa tüm G-20 yetkililerinin katıldığı bir günlük toplantılarda çözümlenemeyeceğine inanan bir kişi olarak Sarkozy'nin yöntemini doğru buluyorum. Küçük fakat etkili gruplarla tartışmanın sorunların çözümüne çok daha iyi zemin hazırlayacağı kesin.
Buna karşı Türkiye'nin G-20'ler içinde yer alan ve dünya ekonomilerine karşı sorumluluğu bulunan bir ülke olduğu unutulup, "vay, Sarkozy Fransa Cumhurbaşkanı olarak değil, G-20'nin başkanı olarak geliyor" şeklinde hezeyana kapılmasını da garipsiyorum.
G-20'lerin başkanı olmak ayrı, Fransa Cumhurbaşkanı olmak ayrıdır. Fransa'nın ve özellikle Sarkozy'nin Türkiye'ye karşı olan hislerinin ve Avrupa Birliği'ne bizi sokmamak için sarf ettiği çabaların, ne sıfatla gelirse gelsin değişmeyeceğini bilelim.
Biz büyüklüğümüzü ve gücümüzü küresel sorunların çözümüne katkı sağlayarak gösterelim.


Bankacılık sisteminde yeni riskler

Son Libya olayının Türk Bankacılık Sistemi'nde yeni riskler oluşturduğu malum.
Özellikle Ortadoğu ve Kuzey Afrika'da iş yapan Türk müteahhitlere açılan krediler ve verilen teminat mektupları bir süre risk doğurabilecek konular olarak gündeme gelecek.
Son üç ayda hükümetin bankacılık sektörü üzerinden ekonomiyi soğutma amacıyla aldığı önlemlerden kaynaklanan gelir azalışları da dikkate alındığında, yabancıların İMKB'deki favorisi banka hisse senetlerine olan iştahlarında olası bir azalışı normal karşılamamız gerekiyor.