Advertisement

Son yaşanan ekonomik kriz Ortadoğu ve Kuzey Afrika kaynaklı. Bu bölgedeki ayaklanmalar ve olası rejim değişiklikleri petrol fiyatları yoluyla tüm dünya ekonomilerini olumsuz yönde etkilemeye başladı.
Bu olumsuz etkilerin şiddetini ölçebilmek iki koşula bağlı.
Birincisi, ayaklanmaların yayılma derecesi, ikincisi ise petrol fiyatının 2011 yılındaki ortalama düzeyi.
Kanımca bölgedeki tansiyonun kısa sürede giderilmesi güç. Her ülkenin petrol üretimi, rezerv durumu ya da üretici olup olmayışı tabloyu değiştiren unsurlar olarak ortaya çıkıyor.
Buna karşı kilit ülke durumunda olan Suudi Arabistan'ın tutumu ve tepkisi önemli. Geçen hafta Suudi Arabistan'ın petrol üretimini artırma kararı piyasaları bir anda olumluya çevirdi.

EKONOMİK ETKİLER
2011 patentli yeni petrol krizinin olası ekonomik etkileri şöyle sıralanabilir:
■ Büyüme: Petrol fiyatı artışlarının dünya ekonomilerine yapacağı olumsuz etkiler konusunda yapılan araştırma sayısı bir hayli fazla.
En son Gavyn Davies'in cuma günkü Financial Times Gazetesi'ndeki yazısında yer alan bulgularına göre, petrol fiyatında 20 dolarlık kalıcı bir artış 2011 yılında gelişen ve petrol ithal eden ülkelerin büyümesini yüzde 1.1 puan düşürecek.
Sanayileşmiş ülkelerin ise etkilenmesi ise daha az. Yüzde 0.8 puan.
Petrol fiyatı 40 dolar artıp 120 dolar seviyesine erişip burada kalırsa dünya ekonomilerinde yüzde 2 puanlık bir büyüme kaybı ortaya çıkıyor.
■ Enflasyon: Dünyada emtia fiyatlarındaki yükselişlere bağlı enflasyonist baskılar sürerken buna bir de petrol fiyatlarındaki ek artışlar eklenince, gelecek dönemde hepimizi fiyatların daha yüksekte oluşacağı bir ortam bekliyor.
Her ne kadar petrol fiyat artışının enflasyon verilerine geçiş katsayısı 80'li yıllardaki kadar yüksek olmasa bile, etkisi daha başka yollarla fiyat endekslerine yansıyor.
■ Ödemeler dengesi: Petrol ithal eden ülkelerin cari işlemler dengesinin olumsuz etkilenmesi kaçınılmaz.
Buna karşı dış fon sağlayan finans merkezleri petrol krizi sırasında bu tür ülkelere yatırdıkları fonlarda kısıntıya gidiyorlar. Bekle-gör politikasına geçiyorlar.
Hele bizim gibi yüksek cari işlemler açığı olan, bölgede müteahhitlik hizmetlerinden önemli gelir sağlayan ve risk primleri yükselen ülkeleri izleme süreleri artıyor.
■ Kamu maliyesi: Petrole ve ürünlerine bağlı vergi gelirleri artarken, krizler sırasında görmeye alıştığımız "harcamalarını kısan tipik tüketici tepkisi" diğer vergi gelirlerinde düşmeye neden oluyor.
■ Kredi notu: Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşları petrol ithal eden ve cari işlemler açığı yüksek ülkelere olumsuz bir bakış açısı ile yaklaşıyorlar.

POZİTİF AYRIŞMA GÜÇ
Yukarıda, koşullarını da belirterek özetlediğim yeni petrol krizinin olası etkileri bizim için hiç de iyi olmadı. Bu yeni durum bir de para politikasındaki gereksiz yön değişimi ile birleşince riskler yükseldi.
Eğer Merkez Bankası daha önce uygulayarak biriktirdiği kredibilitesi ile enflasyon hedefli para politikasına devam edebilseydi hem arzuladığı sonuçları alacak, hem de dışarıdan kaynaklanan ve görünür şekilde yaklaşan fiyat artışlarını yönlendirmesi kolaylaşacaktı.
Ayrıca olası hasarı en az düzeyle atlatıp güveni daha da artmış bir para politikası ile diğer bazı ülkelerden pozitif ayrışma olanağına sahip olabilecektik.
Şimdi umudumuzu Ortadoğu ve Kuzey Afrika'daki olayların kısa sürede yatışmasına ve petrol fiyatının da 95 dolar ortalamayı aşmamasına bağladık.