Advertisement

Hindistan’ın Delhi kentinde geçen hafta yapılan Uluslararası Finans Kurumu’nun (IIF) toplantısında dünyanın finans gündemi tartışıldı.
Bu toplantının geçmiş üç yılda yapılanlardan ayrılan yönlerinin başınıda, yaşanan krizden sağ çıkmış ya da yaralarını sarmış bankacıların bir araya gelmesi oluşturuyordu. Çoğu neşeliydiler. İleri bakıyorlardı.
Ayrıca hızla büyüyüp gelişen bir Asya ülkesi olan Hindistan’dan kaynaklanan olumlu elektriklenme de oturumlara yansıdı.

GÜNDEM MADDELERİ
İki buçuk gün süren toplantılardan, yemeklerdeki konuşmalardan ve özel görüşmelerimden not ettiğim güncel tartışma konuları kısaca şöyle:
* Dünya ekonomilerindeki iyileşme verilere de yansıyor. Ancak belirsizlik yüksek, kırılganlıklar fazla.
* Halen en önemli sorun giderek artma eğilimi gösteren enflasyon. Uzun süredir düşük tutulan faizlerden ve bu bunun sonucu ortada dolaşan fazla likiditeden kaynaklanan enflasyonist eğilimler, uluslararası ticarete konu olan mal fiyatlarındaki yükselişlerle de destekleniyor.
Mal fiyatlarındaki artışlar genelde arz kaynaklı. Bazı ülkelerde mevcut yüksek talep de enflasyonu körükleyen nedenlerden biri olarak ortaya çıkıyor.

NE OLACAK ORTADOĞU’NUN HALİ?
* Kuzey Afrika ve Ortadoğu’daki ayaklanmalar ve bunun getireceği petrol fiyatlarındaki olası yükselişler, dünya ekonomilerinde kırılganlıkları artıran ve toplantılar sırasında yoğun tartışılan başka bir nokta.
Bu ülkelerdeki ayaklanmalar fakir halkın durumu, düşük büyüme, genç nüfustaki yüksek işsizlik oranları ve küreselleşmenin etkileri gibi ekonomik nedenlere bağlanmakla birlikte gelecek konusunda kimse pek bir şey söyleyemiyor.
Yeni rejimlere geçişin zor olduğunun, demokratikleşmenin garanti edilemeyeceğinin ve ekonomik reformların bir süre erteleneceğinin altı çiziliyor. Bu ülkelerin geleceğini sosyal, tarihsel ve kültürel altyapılarının belirleyeceği şeklinde yuvarlak söylemli bir tablo ortaya konuyor.
* Finans sektörünün yeniden düzenlemesine yönelik alınan ya da alınacak kararlardan dünyanın ileri gelen bankaları pek memnun değiller. Bu reformların getireceği ek maliyetlerden ve düzenleme eksikliklerinden yakınıyorlar.
* Sanayileşmiş ülkelerin kamu borçları gündemden düşmeyecek bir konu. Yüzde 200’e yaklaşan oranla Japonya’nın birinciliği kimseye kaptırmayacağı açık. Altın madalya ona ait. Gümüş ve bronz madalya için ABD, İngiltere ve Fransa yarışıyor.
*Asya’nın başarısını sürdürüp sürdüremeyeceği de tartışılan başka bir nokta. Hindistan yüzde 9’luk bir büyümeyi hedeflerken, Çin’in yüzde 8’e düşürdüğünü söylediği büyüme oranları dikkati çekici derecede yüksek.
Özelikle bu ülkeler yıpranmış altyapılarının yenilenmesine önemli kaynak ayıracaklar.
* Gelişen piyasalara bu yıl yönelecek dış fonların tutarının 1 trilyon dolar olacağı tahmin ediliyor. Bu miktar Türkiye’nin de aralarında bulunduğu 30 ülkenin milli gelirlerinin yüzde 4.5’ine eşit bir düzeyde.
Dış kaynakların yarısına yakın kısmı doğrudan ya da portföy yatırımı olarak gelecek.
Toplantılarda konuşulan ve 2011 yılında finans dünyasını meşgul edecek başlıca konular bunlar.
Yarın “Türkiye için ne diyorlar?”a değineceğim.