Advertisement

Merkez Bankası Para Politikası Kurulu çarşamba günü kimsenin beklemediği bir biçimde munzam karşılık oranlarını yüzde 3 ile 5 puan arttırdı.

Bunun sonucu bankalar nisan ayından başlamak üzere 19,5 milyar lirayı faizsiz olarak Merkez Bankası’na yatıracaklar. Amaç fazla ısınan ekonomiyi kredi artış oranlarını düşürerek soğutmak.

Banka kredilerini hedefleyerek para politikası uygulamasına kasım ayında geçildi. Merkez Bankası hükümetten gelen “faizi düşür” baskılarına dayanamadı ve bu şekilde bir politika değişikliği ile durumu kurtarmak istedi.

Bu yolla Merkez Bankası faiz arttırmayacak, sıcak para kaçacak, cari işlemler açığı azalacak ve yeni bir dengeye oluşturulacaktı.

SONUÇLAR

Geçtiğimiz 5 aylık sürede ne yazık ki istenen sonuçlar ortaya çıkmadı.

* Sıcak para önce çıktı. Sonra aynı hızla geri geldi.

* TL’sı tekrar değer kazanmaya başladı.

* Cari işlemler açığında düşüş gözlenmedi.

* Banka kredileri aynı hızla artmayı sürdürdü.

* Piyasa faizleri ortalama yüzde 2 puan yükseldi.

* Merkez Bankası’nın borç verme faiz oranlarının sinyal etkisi ve gücü azaldı.

Durum böyle iken munzam karşılık oranları bu hafta tekrar arttırıldı.

ÖNÜMÜZDEKİ ÜÇ AYLIK TABLO

Alınan bu ek kararın etkilerini ancak haziran ayında görebileceğiz. Benim bekleyişlerim şöyle:

*Kararın makro etkilerinde bir değişiklik beklemiyorum. Risk iştahı artan uluslararası piyasalardan gelecek fon akışı TL’nin güçlenmesine neden olacak. Bu da cari işlemler dengesini daha da bozacak.

* Bankaların ise yeni dengeye alışmalarını kısa sürede tamamlayacaklarını düşünüyorum. Kredi artış hızını bir kaç puan aşağıya düşürecekler. Buna karşı Hazine tahvili, kredi ve mevduat faizlerinde ya da bunların maliyetinde yukarı yönlü bir hareket gözleyeceğiz.

* Halk ise bir şey hissetmeyecek. Sadece tüketici ya da konut kredisi almak isteyecekler maliyetlerinin biraz arttığını anlayacaklar.

*Hazine iki ya da üç ay öncesine kıyasla daha yüksek maliyetle borçlanacak.

Oysa Merkez Bankası munzam karşılıkları arttırmak yerine sadece borç alma faizini düşürse ve borç verme faizine dokunmayıp “zamanı gelince arttıracağım” diye bir sinyallemeye geçilseydi, denge daha sağlıklı bir düzeyde sürüp gidecekti.

Buna bir de maliye politikasını kullanarak ve Merkez Bankası’nın günlük döviz alımlarındaki limitleri yükselterek tepki verilseydi sıcak para ile mücadele daha etkin bir hale gelebilecekti.

Merkez Bankası belki böyle düşünüyordu ama siyasiler buna izin vermediler. Banka’nın elini serbest bırakmadılar.

Peki bu alınan ya da yeniden alınacak önlemler Sayın Yılmaz’ın dünkü konuşmasında belirttiği gibi 2011 yılının ikinci yarısında etkisini göstermezse ne olacak? O zaman tekrar eski politikalara mı dönülecek?

Yukarıdaki soruların yanıtlarını bu aşamada vermek oldukça güç.