Advertisement

Küresel kriz öncesi Türk bankacılık sektörü dışarıdan yaptığı borçlanmalarda önemli başarılar elde etti.
Uluslararası piyasalarda mevcut aşırı likiditeden olduğunca yararlandı. 2001 krizi sonrası yeniden yapılaşan ve yabancı ortaklık oranı yükselen Türk bankaları vadeleri giderek uzayan kredileri piyasalardan sağlamaya başladılar.
Bunun yanı sıra vadeleri 7 yıla kadar uzayan TL swap işlemleri ve tahvil satışları ile dış kaynakların Türkiye'ye yönelmesine aracılık ettiler. Kuşkusuz bundan da para kazandılar.
Orta ve uzun vadeli borçlanmaları 2007 yılı başlarında yıllık bazda 10 milyar dolara yaklaşan bankaların bu performansı kriz ile birlikte duraksadı. 2007 yılının son çeyreğinden itibaren düşüşe geçti.
2009 yılının son çeyreği ise orta ve uzun vadeli borçlanmaların dibe vurduğu bir dönem oldu. Bu tarihte toplam olarak 27.9 milyar dolarlık borcu olan Türk bankaları 2010 yılında toparlanmaya başladılar. Yılı 28.3 milyar dolarlık bir bakiye ile tamamladılar.
Bankaların yaptıkları dış borçlanmalardan bu yıl 7.7 milyar dolar geri ödemeleri var. Bunun bir sorun olacağını kimse düşünmüyor.
Ne var ki bu süreçte dikkati çeken en önemli nokta, orta ve uzun vadeli borçlanmaların dibe vurduğu 2009 yılı sonlarından sonra kısa vadeli borçlanmaların hızlanan artışı oldu.
Grafikten de izleneceği gibi, bu yılın ilk ayında kısa vadeli olanların 12 aylık ortalamalamalara göre aylık borçlanma rakamı 14 milyar dolara çıktı. Orta ve uzun vadeliler ise 1,5 milyar dolar civarında süregidiyor.

Bunun üç sonucu var.
■ Bankaların dışarıdan borçlanmalarının kalitesi bozuluyor.
■ Mali bünyeleri daha kırılganlaşıyor.
■ Maliyetleri artıyor. Dışarıdan yapılacak tahvil
borçlanmalarına engel unsurlardan birisi olan stopaj vergi konusu geçen yıl sonu çözümlenmesine karşın bankaların kısa vadeli borçlanmalara eğilimlerinin artması, cari işlemler açığının finansmanında da kaliteyi düşürüyor.
Finansal istikrar kapsamında bu gelişmelerin üzerinde durulması gereken bir husus olduğunu düşünüyorum.

 

Hizmet cezasız kalmaz
Galatasaray Yönetim Kurulu idari yönden ibra edilmediği için görevi bırakmak zorunda kaldı.
Hep böyle olur. Yapılan bir çok hizmet göz ardı edilir. Sonuca bakılır. Sonuç kötü ise cezalandırılır.
Galatasaray Başkanı ve Yönetim Kurulu geçtiğimiz yıllarda birçok önemli projeyi sonlandırdı. Yeni bir stad yaptı. Şirketleri birleştirdi. Mali durumu düzeltti.
Ancak futbol takımını bir türlü adam edemedi. Yanlış kararlar ve transferlerle tüm
taraftarları küstürdü. Gerçekleştirdiği hizmetlerin satışını da yapamadı.
Sonunda cezalandırıldı.
Bir not daha. Pazar günü yapılan genel kurul toplantısını parça parça televizyondan canlı olarak izledim. O ne karışıklıktı. Genel kurulu yöneten başkan ne kadar beceriksizdi.
Buna organizasyon bozukluklarını, laubali davranışları, gereksiz ve yersiz protestoları ekleyince adeta sonun başlangıcını görmek kolaylaşıyordu.