Advertisement

Geçen hafta bir de baktık ki Türk Lirası-Dolar paritesi 1,49’lara kadar gerilemiş. TL değer kazanmış.

Oysa Kasım ayında önlem alan yetkililer sıcak paranın kovulacağı varsayımından yola çıkmışlardı. Parite 1,60’lara tırmanınca da başarılı olunduğu mesajları verilmişti.

Hatta IMF en son yayımlanan sıcak para raporunu yazarken Türkiye’nin bu konuda aldığı önlemlerin etkili olduğunu belirtmişti.

Peki şimdi ne oldu da TL yine değer kazanmaya başladı?

YATIRIMCI İŞTAHI YİNE KABARDI

TL’nin değer kazanmasının en önemli nedeni Türkiye’ye giren döviz miktarının artması.

İMKB’ye bakın. Hisse senetlerine olan yabancı talebi yükseliyor.

Hazine tahvillerinde faizler cazip. Merkez Bankası faiz düşürdükçe bunların faizlerinin artması, yabancısı olsun yerlisi olsun bu tahvilleri çok çekici kılıyor.

O zaman dolarını 1,58-1,60 düzeyinden bozdurup TL türü finansal araçlara yatırım yapanlar, bir de TL’nin değer kazanması sürecini yakaladıklarında yıllık yüzde 15 ile 20’lik bir getiriyi ceplerinde buluyorlar.

Eskiden bu yolla çok para kazanmışlardı. Şimdi de aynı oyunu bir kez daha oynuyorlar.

DİĞER ÜLKELERDE DE DURUM AYNI

Bu oluşum yalnız bize özgü değil.

Brezilya Real’i Dolar’a karşı tarihinin en yüksek değerine geçen hafta çıktı. Maliye Bakanı “o kadar önlem aldık, iç para hala değerleniyor” diye hop oturup hop kalkmakta.

Kur savaşları” gibi seksi bir başlıkla dünya kamuoyuna hava atan Brezilya, şimdi geriye dönüp baktığında savaşı kaybettiğini görüyor.

Kore’de de durum aynı. Won son 2,5 yılın en yüksek değerine çıktı.

Ülke yöneticileri çaresiz.

Ne kadar uğraşsanız da gelişen ülkelere döviz akımı sürüyor.

Uluslararası Finans Kurumu’nun (IIF) hesaplamalarına göre 2011 yılında net 1 trilyon dolarlık fon bu ülkelere girecek.

Yılın başında Orta Doğu’da, Avrupa’da ve Japonya’da ortaya çıkan olaylarla ürken yabancı sermaye, şimdi bu zaman açığını kapatmak için hızlanınca benzer ülkelerde olduğu gibi bizde de TL hızla değerlendi.

Bizler sıcak olsun, ılık olsun ya da soğuk olsun dışarıdan gelen bu dövizlerle yaşamaya alışmadıkça ya da çok radikal önlemler alamadıkça sürecin devamı da kaçınılmaz oluyor.

Beklentim TL’nin daha da değerleneceği yönünde.

 

 

MERKEZ BANKASI’NIN KARI AZALDIKÇA DURUM NORMALLEŞİYOR

Merkez Bankası’nın Olağan Genel Kurul toplantısı yarın yapılacak.

2010 yılı karına baktım. 1,3 milyar TL düzeyinde gerçekleşmiş. Geçen yıla göre bir azalış eğiliminde.

Son 10 yılın karlarına bakıldığında, yüksek karların hep kriz zamanlarında oluştuğu dikkatimi çekti ve dolayısıyla “durum normalleşiyor” diye düşündüm.

Zira Merkez Bankası son 10 yılda en yüksek karını (5,2 milyar TL) 2001 yılında elde etmiş. 2006 mini krizinde 3,1 milyar TL, 2009 global krizinde ise 2,7 milyarlık kar oluşmuş.

Bu çok doğal. Krizli dönemlerde yükselen faizle birlikte merkez bankaları piyasalara para satarlar, yüksek karlar sağlarlar. Krizli ortamlar geçtiğinde de karlar normale döner.

Sonra aklıma görevden ayrıldığım ve Merkez Bankası’nın en yüksek kar elde ettiği 2001 yılında, “dövizleri satıp Banka’yı zarara uğratmam” nedeniyle beni mahkemeye veren cahil kafalar aklıma geldi.

“Bu onlara da bir ders olsun” diye düşündüm. Tabii anlayacak zekaları varsa.