Advertisement

 Şubat ayı cari işlemler açığı 6,1 milyar dolar olarak açıklandı. Cari işlemlerden kaynaklanan riskin giderek artığı sinyalini bize bir kez daha veriyor. Dış kaynağa dayalı büyüme modelinin bizi nerelere götürdüğünü açık bir şekilde gösteriyor.

Bu gidişle 2011 yılı cari işlemler açığının 60-65 milyar dolar, milli gelire oranının ise yüzde 7,5 ile 8 arasında gerçekleşeceğini sanıyorum.

Şubat ayı verilerinin detayına bakıldığında dikkati çeken noktalar şöyle özetlenebilir.

*Açığın artmasında en önemli neden mal ithalatı ve ihracatı arasındaki farkın açılması giderek açılması. Geçen yılın ilk iki ayında 5,2 milyar dolar olan dış ticaret açığı bu yılın aynı döneminde 11,8 milyar dolar olmuş.

*Dış ticaret açığını besleyen olgu ise mal ithalatında hızlanan artış. Geçen yılın ilk iki ayına kıyasla bu yıl dış ticaret açığı 10,6 milyar dolar daha fazla.

*Enerji ithalatı da yükselen petrol fiyatlarının etkisi ile yılın ilk iki ayında 6,5 milyar dolara yükselmiş. Geçen yıl aynı dönemde enerji faturası 1,8 milyar daha az olarak gerçekleşmişti.

*Buna karşı hizmetler dengesinde fazla bir değişim yok. Sadece dış borçlanmaların faiz ödemeleri bu yılın ilk iki ayında azalmış.

*Ortaya çıkan cari açık bu aralarda kolaylıkla ve fakat kaynakların yönü değişerek finanse edilebiliyor. Finansmanın kalitesinde bir düzelme yok. Çoğunluğu kısa vadeli fonlardan oluşuyor.

*Yabancıların hisse senetlerinden çıkıp Hazine tahvillerine yöneldikleri verilerden gözlenebiliyor. Şubat ayında yabancılar 0,6 milyar dolarlık hisse satışı yaparken, 2,3 milyar dolarlık tahvil alımı yaptı. Bu da doğal. Zira sıcak paranın arayıp da bulamayacağı bir ortam oluştu.

*Net hata noksan kalemi ise adeta cari işlemler açığının en önemli finanasörü durumuna geldi. Son iki ayda 5,5 milyar dolarlık kaynağı belli olmayan ve sıcak para olarak tanımlanan bu fon akımları durumu “kurtaran kaptan” rolüne soyunmuş durumda.

*Şubat ayının en şaşırtıcı kalemi ise reel sektörün efektif ve mevduatlarındaki 6 milyar dolarlık artış.

Merkez Bankası’nın net hata ve noksan da dahil bu kalemin nereden kaynaklandığını kamuoyu ile bir an önce paylaşması gerekiyor.

Nereden bakarsanız bakın, cari işlemler açığı ve bunun finansmanının kalitesinin bozukluğu Türk ekonomisinin halen bir numaralı sorunu olarak karşımızda duruyor.

 

IMF ve petrol fiyatları

Bu hafta Washington’da başlayan IMF-Dünya Bankası Bahar Toplantıları nedeniyle dünya ekonomisine ilişkin raporlar yayınlanmaya başladı.

Bunlardan biri de “Petrol Kıtlığı, Büyüme ve Küresel Dengesizlikler” üzerine yapılmış bir çalışma.

Bu çalışmaya göre IMF uzmanları ileriye dönük bir bakış açısı ile petrol kıtlığının büyümeyi güçlü şekilde etkilemeyeceği görüşünü savunuyorlar.

Petrol kıtlığından gerek arzının azalması, gerekse Çin gibi ülkelerden kaynaklanan talebinin artmasının sonucu fiyatlarının yükselmesi süreci kastediliyor. Bu oluşum başlangıçta büyümeyi duraksatıyor, cari işlemler açığının fazlalaşmasına neden oluyor.

Ne var ki zaman içinde alınan önlemler ve politika uygulamaları orta dönemde bu olumsuz etkileri azaltıyor. Örneğin “petrol çıkarımında teknolojik yenilikler, enerji tasarrufu ve yenilenebilir enerjinin ağırlığının artması gibi adımlar petrol kıtlığının yaratacağı dengesizlikleri törpülüyor” şeklinde bir genelleme çalışmada yer alıyor.

Tüm bu olasılıkları göz önüne alan IMF uzmanları petrol fiyatlarının önümüzdeki dönemlerde yüksek kalacağını, bunun ise küresel boyutta bir sorun yaratmayacağı fikrinde.

Türkiye’nin ise bu saptamadan ayrıştığı fikrindeyim. Hem cari işlemler açığı yoluyla olumlulukları azaltıyor, hem de değerlenen TL. rekabetçi yapının oluşmasını önlüyor.