Advertisement

Finans piyasaları mayıs ayını pek sevmezler.
Geçmiş yılların verilerine bakıldığında, gelişmiş olaylara ve piyasaların genel performanslarına dikkat edildiğinde mayıs ayında olumlu eğilimlerin azlığı hep gözlenir.
Bu yıl da bir değişiklik yok. Özellikle geçen hafta kritik bir dönem yaşadık.
■ Cari işlemler açığı beklenenin de üzerinde geldi.
■ Sanayi üretiminde hafif de olsa bir yavaşlama gözlendi.
■ İmalat sanayiinin motoru olan otomotiv ve tekstilde yurtiçi üretim azalırken, bu ürünlerin ithalatındaki artış belirginleşti.
■ Tüketim göstergeleri eski hızlarını kaybettiler.
■ Başkent Gaz'ın özelleştirilmesinin iptali moralleri bozdu.
■ Seçim mitinglerindeki konuşmalar giderek kalitesizleşti.
■ Tek olumlu gelişme merkezi yönetim bütçesi rakamlarında yaşandı. Bütçe dışı kurumların harcamalarını bilmesek bile, vergi gelirleri ve harcamaları beklenenden iyi geldi.
Tüm bu yurtiçi gelişmeler finansal piyasalarda olumsuz dalgalanmalara neden oldu.
Borsanın, faizlerin ve TL'nin dış değerlerinin yönleri mayıs sendromunu en derin şekilde bize yansıttı.
Dünya ise düşen emtia fiyatları ve Almanya kaynaklı Euro Bölgesi'nin performans üstü büyümesiyle biraz da olsa nefes aldı. Bizden de ayrıştı.

ŞİMDİ NE OLACAK?
Türkiye'de önümüzdeki iki haftada işsizlik ve kapasite kullanımı dışında önemli bir veri akışı yok. Merkez Bankası'nın sonucu belli faiz toplantısı ve açıklamaları durumu pek değiştirecek gibi görünmüyor.
Seçim atmosferinin ise biraz daha kirleneceğini düşünüyorum.
Bu kirliliğin yanında, cari açıktaki kötüleşmenin dünya finans piyasalarının Türkiye'ye bakış açılarını, kısa bir süre için de olsa olumsuz bir yöne sürükleyeceğini bekliyorum.
Dışarıda ise Yunanistan ve ABD bütçe tartışmaları gündemi belirleyecek konular olarak ortaya çıkıyor.
Piyasaları, Yunanistan'ın borçlarını ertelemeye alıştırmaya çalışıyorlar. Her an ürkütücü bir karar çıkabilir.
Önümüzdeki haftaların kilit noktasını ABD bütçesinin orta dönemde alacağı şekillenme oluşturuyor. Obama'nın Bin Ladin olayı sonrası kazandığı güç ve prestij ona mali konularda yeter mi bilinmez. Ancak Demokratların sağlık reformunu uygulatmamak için ellerinden geleni artlarına koymayacakları da kesin.
Emtia fiyatlarının ise çok yakından takibi gereken bir veri seti olduğuna kuşku yok.

*

Ekonominin adı yok
Partiler bir ay kadar önce yayınladıkları seçim bildirgelerinde ekonomik konulara değindiler. 2023 yılını hedef aldılar. Vizyonlarını ortaya koydular.
Ancak bütün bunlar kısa sürede unutulup gitti. Seçim meydanlarını abuk sabuk belgeler, kasetler, hakaretler kapladı.
Her ne kadar Türkiye'de 25 yaşın üzerindeki nüfusun ortalama eğitim düzeyi orta 2'den terk (6.5 yıl) olsa bile, ben onların da bu denli seviyesiz seçim tartışmalarını kaldırabileceğini, halkın bundan hoşlandığını zannetmiyorum.
Öte yandan ekonomik konuların seçimde oyların yönünü belirleyen önemli etkenlerden biri olduğuna inananlardanım.
Bu nedenle liderlerin konuşma kalitelerini artırarak ekonomik konulara eğilmelerinin kendileri için yararlı olacağını düşünüyorum.