Advertisement

Salı günkü yazımda Türkiye'de kamu tasarrufları arttıkça özel tasarrufların azaldığını, 2010 yılı sonunda iç tasarrufların milli gelire oranının yüzde 25'lerden yüzde 12.6'ya düştüğünü belirtmiştim.
Bu konu ile ilgili olarak aldığım yorumların bazılarında "hal böyleyse, söyle bakalım iç tasarrufları nasıl arttırırız" şeklinde sorularla karşılaştım.
Kuşkusuz teorik olarak bunun yanıtları var. Türkiye için de özel çözüm yolları mevcut.
Türkiye, Çin gibi iç tasarruf oranını yüzde 50'ler düzeyine çıkaramaz.
Çin'de sosyal güvenlik sisteminin bulunmaması ve kurumların kârlarından vergi almaması, gerek kişileri gerekse firmaları tasarrufa yönlendiriyor.
Türkiye'nin buna benzer yanı yok.
Bizde özel kesimin iç tasarruf oranının azalmasına neden olan etkenleri dikkate alırsak sorunun çözümünü de bulmamız olası hale geliyor. Sıralayalım.
■ Kişilerin tüketici kredilerine erişme olanağı arttıkça tasarruf eğilimi düşüyor. Tüketici kredileri ile kredi kart kullanımının milli gelire oranı 2002 yılında yüzde 2 iken, bu oran 2010 yılında yüzde 15'e çıkmış. Bu gelişmenin tasarruf oranının azalışını da beraberinde getirdiği açık.
■ Faiz oranlarını düşürdüğünüzde ve reel faizi azalttığınızda özel sektörün yaptığı tasarruflarda bir zayıflama ortaya çıkıyor.
■ Ekonomik ortam iyileşince ve güven arttıkça kişiler daha fazla harcıyorlar, tasarruf etmek istemiyorlar.
■ Dış kaynaklarla beslenen yüksek büyüme hızlarının sonucu olarak artan servetler de tasarrufları azaltıp, harcama eğilimlerini fazlalaştırıyor.
■ Sosyal sigorta sisteminin devamlı açık verdiği bir ortamda uzun vadeli fonların ya da tasarrufların sistemdeki ağırlığı fazla değişmiyor.
■ Özel emeklilik fonlarındaki derinlik sığ ise, bu kurumların iç tasarruflara katkısı fazla olamıyor.
■ İşgücüne katılım oranı yüzde 48'lerde olan Türkiye'de işsiz olan ya da geliri olmayanlardan tasarruf bekleyemezsiniz. Katılım oranı arttıkça gerek sosyal güvenlik sistemi kanalıyla gerekse bireysel olarak iç tasarruf oranı da yükseliyor.
■ Enerji tasarrufu sağlandıkça ya da enerji üretimi yükseltildikçe iç tasarruflarda da belirgin bir artış izlenebiliyor.
Bunlar gerçekleştirilirse iç tasarrufların yatırımları finanse etme oranı artar, cari işlemler açığı azalır.

*

Merkez'den sürpriz yok
Merkez Bankası Para Politikası Kurulu uyguladığı faizleri değiştirmedi, zorunlu karşılıkları artırmadı ve swap işlemlerine kısıtlama getirmedi.
Alınan kararlar piyasa bekleyişlerine büyük ölçüde uyuyor. Tam seçim öncesi faizlerde bir değişiklik belirsizliği artırabilir, seçim öncesi faiz tartışmalarını alevlendirebilirdi.
Merkez Bankası toplantı sonrası açıklama notundan iki nokta öne çıkıyor.
Birincisi, Banka yönetimi daha önce aldığı önlemlerin sonuçlarını beklemekte ısrarlı. Bekleme süresini yılın son çeyreğine doğru uzatıyor.
İkincisi, yıllandırılmış enflasyonun önümüzdeki aylarda yükseleceğinin ve dalgalı bir seyir izleyeceğinin altını çiziyor. Bu durumda faiz oranını değiştirmeden bir süre sonra Başbakan'ın "sıfır faiz" arzusu gerçekleştirilebilecek.