Advertisement

Uzun bir süredir çıpasız yaşamakdaydık.
Finans piyasalarına yol gösteren bir veri ya da kurum 2009 yılından bu yana ortalıktan yok olmuştu.
Hatırlayalım; 2000'li yılların önemli bir bölümünü çift çıpa ile geçirmiştik.
Birinci çıpa IMF ile 2000 yılında yaptığımız stand-by anlaşması, bunun performans kriterleri ya da gözden geçirme sonuçlarıydı. Piyasalar için yol gösterici nitelikteki bu çıpa Türkiye'yi uzun süre idare etti.
Küresel kriz sırasında hükümet ile IMF yönetimi arasında "teatral" bir biçimde sahneye konan "tamam mı, devam mı" oyununu bile piyasalar dikkatle izliyorlardı.
Kriz sonlanır gibi olunca IMF bu işten sıkıldı. 2010 yılının başında IMF'nin o tarihteki başkanı Dominique Strauss-Kahn, Bloomberg HT Ekonomi Müdürü Özlem Dalga ile yaptığı bir söyleşide konuya noktayı koydu. Çıpa yok oldu.
İkinci çıpa ise AB'ye tam üyelik süreciyle ilgiliydi. AKP'nin büyük bir iştah ile Türkiye'nin tam üye olma çabalarına isteksiz de olsa olumlu yanıt veren AB, piyasalarda yeni bir çıpa görevi yapmaya başladı.
Bu çıpayı da Merkel-Sarkozy ikilisi yok ettiler.
Aslında bu iki çıpa da olumlu yönde çalışıyordu. Türkiye ekonomisinin gelişmesi ve kırılganlıkları azaltması için hükümeti bir şeyler yapmaya zorluyorlar, bunlar gerçekleşince de piyasalar coşuyorlardı.
Bu arada Türkiye talihsiz "Mali Kural" deneyimini yaşadı. Bazı siyasiler uzun yıllar çıpa işlevi görebilecek Mali Kural'ı engellediler. Kural'a inanan ve gerçekleşmesi için büyük çaba sarf eden Ali Babacan'ı zor durumda bıraktılar.

YENİ ÇIPA BULUNDU
Son iki yıldır ise Türkiye'nin bir çıpası yok. Siyasilerin uğraşılarının ekonomi dışına kayması ve zamanlarının pek az kısmını ekonomiye ayırabilmeleri de bu sonucu beraberinde getirdi.
Böyle bir dönemde piyasaların arayışları sürdü. Sonunda cari işlemler açığındaki gelişmeleri yeni bir çıpa olarak kabul etmeye başladılar.
Giderek artan ve uluslararası kıstaslara göre de kabul edilebilir sınırları zorlayan cari işlemler açığı çıpa için uygun bir gösterge niteliğini kazandı.
Bunun öncekilerden farkı, olumsuzluk niteliğinin ağır basması oldu.
Yıllardır uygulanan döviz kuru rejimi, IMF programları ve uluslararası konjonktürün dayanılmaz cazibesi, Türkiye'ye "yapısal nitelikte" bir cari işlemler açığı kazandırdı. Bunun sancılarını çekmekteyken, şimdi cari açık çıpa oluverdi.
İşimiz oldukça zor. Seçim sonrası yeni çıpanın daha fazla olumsuzluk yaratmaması için bir dizi "sevimsiz" önlemleri uygulamaya koymak gerekiyor.

*

Şimdi reytingcilerin ayak sürme zamanı
Türkiye ne zaman, "yatırım yapılabilir" notunu almaya kalksa, uluslararası kredi derecelendirme kuruluşları bir neden bulup yan çizerler. Nedenlerini bizim kendimizin yaratacağını bilirler, beklerler.
Bu kez yine aynı olay gerçekleşti. Moody's herkesten önce davrandı. Seçimin sonuçlarını bile beklemedi. Türkiye'ye yatırım yapılabilir ülke notu vermek için ipe un serdi.
Gerekçeleri ise şöyle:
■ Cari açık büyük, finansmanında bozulma var.
■ Bütçe açıkları azaltılarak kamu tasarruflarının arttırılması yoluyla cari açığa önlem alınması gerekir.
■ Daha yüksek düzeyde rezerv biriktirilmelidir.
■ Bunlar yapılmazsa Türkiye'nin kredi notu baskı altında kalır.
Yukarıda da altını çizdim. Cari işlemler açığı çıpa olursa bunun etkileri ve düzelmesi zaman alır.
Reytingciler de buna güveniyor.