Advertisement

Hükümetin bankaların verdiği kredilerin yıllık artış oranını yüzde 25'e indirmek için verdiği uğraş devam ediyor.
Yapılan hesaplamalar kredi artış oranının halen yüzde 35 oranında süregittiğini gösteriyor. Çabalar kredi artışlarını bu yılın sonunda yüzde 10 puan düşürmek üzerine yoğunlaşıyor.
Bu önlemle finansal istikrarın korunması, aşırı kredi artışına mani olunması ve ekonominin biraz da olsa soğutulması hedefleniyor.
Ancak küresel kriz sırasında unuttuğumuz bir gelişme var. O da şu:
2000'li yılların ortalarından itibaren Türk bankaları bazı döviz ya da dövize endeksli kredilerini yurtdışındaki şubelerini kullanarak verme işlemlerine hızlandırdılar.
Bu kredilerin çoğu gerçek döviz kredisi niteliğinde olmamasına karşın TL'nin değer kazanması sonucu maliyet açısından banka müşterilerine cazip gelmeye başladı.

MALİYE'NİN MÜDAHALESİ
Ne var ki, bu krediler Maliye Bakanlığı'nın dikkatini çekti. Yapılan incelemelerde yurtdışındaki şubeleri aracılığıyla döviz kredisi niteliğinde olmayan kredileri veren bankalara yaptırımlar uygulanmaya başlandı.
İşte tam bu sırada küresel kriz devreye girdi. Ceza alan ve bunu müşterilerine yansıtmaya başlayan bankalar durumu Maliye Bakanlığı'na yansıttılar. Krizin de etkisi ile zaten zor durumda olan bazı özel sektör firmalarının batma noktasına geleceğini anlattılar.
Durumun ciddiyetini fark eden yetkililer bankalara bu tür hesapları Türkiye'ye getirip buradan kredilendirilmesine izin vererek ya da önererek işin üzerine fazla gitmediler.
2009 yılının ortalarında 70 milyar TL civarına erişen bakiye 2010 yılında 45 milyar TL'ye düştü. Yaklaşık 25 milyar TL yurtiçinden verilen krediye dönüştü.
Bunun sonucu ise 2010 yılında toplam kredi bazı 25 milyar TL arttı.
Dolayısıyla, 2011 yılında süregiden yüzde 35 oranındaki kredi artış oranı, 25 milyar TL yükseltilmiş 2010 yılı bakiyesine göre hesaplandı.
Bu tutarı bölen durumundaki kredi toplamından düştüğünüzde yüzde 4 ya da 5 puanlık fark ortaya çıkıyor.
Bunu dikkate aldığımızda ise, banka kredilerinin halen yüzde 35 değil yüzde 40 oranında artış gösterdiği, yıl sonunda hedeflenen oranın ise yüzde 25 değil yüzde 30 olduğu ortaya çıkıyor.
Küçük bir düzeltme gibi görülüyor ama önemli bir nokta. Altını çizmek istedim.

***

Kâbus şimdilik atlatıldı
Dün dünya finans piyasaları heyecanlı bir gün yaşadılar. Kulakları Yunanistan'da, gözleri ekranlarındaydı.
Yunan parlamentosu dün ilk kemer sıkma paketini oyladı. Sonucu kolay tahmin edilemeyecek bir oylamaydı.
Sokak gösterilerinin giderek tırmandığı, iktidar partisinin 300 üyeli parlamentoda sadece 5 milletvekiline dayanan üstünlüğü ve paketin reddi halinde tüm dünya finans piyasalarının yeni bir krize doğru yol alma olasılığı oylamanın önemini giderek artırmıştı.
Sonunda paket 155'e 138 gibi yüksek bir farkla kabul edildi. Dünya bir kâbustan uyandı.
Bugün özelleştirmelere ilişkin ikinci paketin oylaması var. Buna kimsenin itirazı yok. Zorlanmadan geçecek gibi görünüyor.
Peki ya sonra? Bunu şimdi kimse düşünmek istemiyor.
Kâbustan kurtulmanın keyfini çıkarıyorlar.