Advertisement

Dünya ekonomileri bugünlerde güç zamanlar yaşıyorlar. ABD’de de borçlanma limitinin artırılması politikacıların ayak oyunlarına takıldı. Kısa vadeli düşünmekten kurtulup ekonominin canlanması için ne yapılabilir konusuna eğilemiyorlar. Finansal kriz yaratmak için çabalıyorlar. Avrupa ise başka bir âlem. Merkel her alacağı karar öncesi ve sonrası seçmenlerinin nabzını yokluyor. Sarkozy tribünlere oynamaktan iş yapamaz hale geldi. Yunanistan ve diğer sorunlu Avrupa ülkelerine çare bulmaktan daha çok siyasi manevralar peşinde koşuyorlar. Avrupa bankaları yıllardır yapılamayan stres testinin heyecanı içindeler. Asya ise dünyanın ne halde olduğuna bakmadan hep kendini düşünüyor. Hesap verme zorunluluğu olmayan Çinli politikacılar, sadece yüzde 10’luk büyümeyi yakalama peşindeler. Afrika’yı, açlık sınırı altında yaşamakta olan milyarlarca insanı ve yolsuzluğun acımasızlığını hiçe sayan siyasetçiler ise bu oluşumlardan hiç de bir utanma hissi duymuyorlar. Bazıları politikacıların bu davranışlarını poker oynamaya benzetiyorlar. Tüm bu gelişmeler ileriye dönük bekleyişleri belirsizleştiriyor. Dünya ekonomilerinin geleceğini karartıyor. Böylelikle de Nouriel Roubini gibi düşünürler felaket senaryolarını sergileme fırsatı buluyorlar. Sonunda ABD’de kemerlerin iyice sıkılacağını, Avrupa’nın ise duvara toslayacağını söylüyorlar. Yabana atılacak bir öngörü de değil. Gerçekleşmese bile sıkıntıların süreceğini işaretliyor. Küresel kriz sırasında cesur kararlar alabilen politikacıların kriz sonrası aynı performansı göstermemelerinin nedeninin geçmişten kalan “oy kaybederim” içgüdüsünün varlığı olduğunu düşünüyorum. Oysa kriz sonrası yapılan seçimlerde birçoğu durumlarını korudu. Seçmen krizin çıkmasında kendilerini sorumlu tutmadı. “Krizde iyi çalıştınız” yaklaşımını sergiledi. Ancak siyasetçi bu güveni hâlâ yanlış algılıyor. “Seçmenin aleyhine karar alırsam ilerisi için sorun olur” düşüncesinden vazgeçmiyor. Durum bu iken ilerisi pek parlak görünmüyor.

Sanayi üretimine selam ısınmaya devam
Mayıs ayında sanayi üretimi bir önceki yılın aynı ayına kıyasla yüzde 8, bir önceki aya kıyasla ise yüzde 2.9 oranında arttı. İlk çeyrekte yüzde 11 büyüme oranına ulaşmadaki en önemli katkıyı sağlayan sanayi üretimi, ikinci çeyrekte göreceli olarak biraz düşme kaydetse de ısınma derecesindeki artışına devam ediyor. Özellikle mayıs ayı üretimindeki ivme kaybının dış talepten geldiğini dikkate alırsak, iç talep ısınmanın motoru olarak hız kesmeden serüvenine devam ediyor. Bu da cari işlemler açığını yükseltiyor. Cari işlemler açığı sorun olmasa her şey çok daha güzel olacak. Ama bu iş hayal etmekle gerçekleşmiyor.