Advertisement

Yıllardır bu hep böyle. Ramazan ayı yaklaşırken zamlar birbirini izler.
Alışkanlıktan mı, fırsatçılıktan mı yoksa enflasyonu körükleyen nedenlerden mi, ayırmaya olanak yok. Sonunda başta gıda maddeleri olmak üzere ramazan ayı enflasyonun en fazla olumsuz etkilendiği dönemlerin başında gelir.
Bu yılda da durumun değişeceğini sanmıyorum. Hatta bazı faktörler bu süreci körüklemeye başladı bile.
Bunları sıralayalım.
■ Seçim öncesi bazı ürünlerin ertelenen fiyat artışları seçim sonrası kısa aralıklarla gerçekleştirilmeye başlandı. Geçen hafta şeker fabrikaları şekere yüzde 8 zam yaptı. Benzin 10 kuruş zamlandı. Et fiyatları destek primlerinin sona ermesi ile yüzde 15 yükseltildi.
Aylardır ertelenen elektrik fiyatlarının yakında artırılacağını kamuoyu tahmin ediyor.
■ Son iki aydır erik ve kiraz fiyatlarında gözlenen olağan dışı değişimlerin mayıs ve haziran ayı enflasyonunu etkilediği yetkililerce defalarca dile getirildi. Dolayısıyla üretici ve satıcıların enflasyonla ilgisi tarım ürünleri üzerine yoğunlaştırıldı.
■ Kalkınma Bakanı'nın enflasyon sepetinde bazı değişiklikler yapılabileceğini belirterek, "Tarımsal ürünler konusunda mevsimsel hesaplama düşünülebilir. Birçok ülke aylık değil yıllık fiyatları alarak ani iniş çıkışları törpülüyor. Daha istikrarlı kalemler alınarak, farklı hesaplama yapılabilir. Önümüzdeki günlerde bunları dikkate alacağız" şeklindeki yaklaşımı mevsimsel üretim yapanları cesaretlendirdi.
"Yapanın yanına kâr kalıyor" anlayışı ile bu tür ürünlerin fiyatlarının anormal oranda artırılmasını da beraberinde getirdi.
Altın ve TL'nin dolara karşı fiyatındaki yükselişler de enflasyonist bekleyişlerin yönünün yukarıya yönelmesine neden oldu.
İç talebin yüksek olduğu böyle bir ortamın, fırsatçılar için bulunmaz kâr olanaklarını beraberinde getireceğini hepimiz biliyoruz.
Dolayısıyla bu yıl ramazan böyle bir döneme rastladı.
Geçmişteki deneyimleri, bu yıl ramazanın yılın en sıcak ayına gelmesi ve gıda dışı ürünlerde enflasyonun düşüklüğü, işlenmiş ya da işlenmemiş tarımsal ürün üreticilerini ve dağıtımcılarını şimdi yeni zamlara hazırlıyor.
Dün Bakanlar Kurulu'nun da gündeminde olan bu önemli konu ile ilgili fazla bir şey yapılacağını sanmıyorum.
Atılacak en gerçekçi adım, endeksleri değiştirmek yerine enflasyon oranını yıllık yüzde 4'ün altına indirerek ramazan fırsatçılarına daha az oranlı zam yapmaya elverişli bir ortam yaratmaktır.

***

Değer kaybeden tek para TL
Son bir buçuk yıl içinde bize benzeyen 20 ülkenin paralarını dolara karşı değer değişimini grafikten izleyebilirsiniz.
Hindistan'ın rublesini bir kenara bırakırsak 2010 yılının birinci çeyreği ile haziran 2011 sonu arasında dolara karşı tek değer kaybeden ülke Türkiye olmuş. Diğer 18 ülkenin paraları yüzde 13 ile yüzde 2 arasında değer kazanmışlar.
Merkez Bankası'nın politika değişimi, sıfır faiz politikası ve cari işlemler açığının yüksekliği bu oluşumun genel nedenleri olarak sayılabilir.
Şimdi soru, acaba bu eğilim devam eder mi noktasında yoğunlaşıyor.
Ben tahmin etmiyorum. Belirli bir zaman sonra Türkiye'nin diğer ülkelerle ayrışması sona erecektir.
Bunun da fazla uzun süreceğini sanmıyorum.