Advertisement

Birkaç gündür Türkiye'yi de ilgilendiren kriz uyarıları yapılıyor.
AKP Genel Başkan Yardımcısı Bülent Gedikli dünyada krizin olacağını ve bundan Türkiye'nin de etkileneceğini söyledi. Önerisini ise gelişigüzel harcamaların yapılmaması noktasına odakladı.
Başbakan Yardımcısı Ali Babacan da "2008-2009 krizinin izleri henüz silinmiş değil. Hatta tam tersine risk göstergelerine baktığımızda ciddi riskler hemen kapımızda bekliyor. Son derece ihtiyatlı gitmemiz gereken bir dönemdeyiz" görüşünü ortaya koydu.
IMF ise, G-20 ülkelerinin durumunu özetleyen notunda dünya ekonomilerinin beklenenden düşük oranda canlanmasına, Avrupa ülkelerindeki borç sorununun bulaşıcılık potansiyeline, Türkiye dahil bazı gelişen ülkelerdeki aşırı ısınmaya ve düşük faiz oranlarına vurgu yaparak risklerin arttığına değindi.

IMF HESAPLAMALARI
Böylesi bir ortamda Türkiye'nin nasıl ve ne ölçüde etkileneceğini IMF notunun sonuna eklenen tablolardan öğreniyoruz. Rakamlar Haziran 2011 itibarıyla hesaplanmış. Özetle:
■ Bu yıl beklenenden de fazla (yüzde 8.7) büyüyeceğiz. Ancak tehlike 2012 yılında ortaya çıkıyor. Büyüme yüzde 2.5'e düşüyor.
Hatta 2012 yılının son çeyreğinde bir önceki yılın aynı dönemine kıyasla yüzde 0.5 oranında bir daralma var. Bu dönemde G-20 ülkeleri arasında ekonomisi daralan tek ülke biz oluyoruz.
■ IMF büyümenin 2013 yılında yüzde 3.6, 2014 yılında ise yüzde 4 olarak gerçekleşeceğini hesaplıyor.
■ Cari işlemler açığının 2011 -2014 yılları arasındaki milli gelire oranla yüzde 10'lar civarında süregideceği çarpıcı bir nokta olarak dikkat çekiyor. Parasal ifadesiyle önümüzdeki 4 yılda yıllık bazda ortalama 80 milyar dolar civarında cari açık vereceğiz. G-20'ler içinde bu rekoru kimseye kaptırmıyoruz.
■ Büyüme düşerken ve cari açık azalma eğilimi göstermezken enflasyonun yüzde 5 ile 6 arasında gerçekleşeceği hesaplanıyor.
■ Bu yıllarda G-20'ler arasında bütçe açığı en düşük ülke Çin'den sonra Türkiye oluyor.
■ İhracat ile ithalat farkından oluşan dış dengenin milli gelire 2010 yılındaki eksi 4.4 oranındaki olumsuz katkısı, 2014 yılına kadar azalıyor, 0.9'a düşüyor.
İyi ki G-20'ler grubunda yer alıyoruz. Bizim 4. Madde raporları yayınlanamadığı için IMF'nin bu tahminlerini başka şekilde öğrenemeyecektik.

2012'DE SORUN VAR
Bu tabloyu şöyle yorumlamak mümkün:
■ Türkiye ekonomisindeki aşırı ısınma 2012 yılında sert bir biçimde sona erecek. Büyüme düşecek, ekonomi soğuyacak. Eksi değerlerde bir soğuma ortaya çıkacak.
■ Buna rağmen cari işlemler açığı azalmayacak. Ama finanse edilecek.
■ Bu nedenle de döviz kurunda aşırı bir yükselme olmayacak. Zaten olsa enflasyon, kur etkisi ile yüzde 6'nın çok üzerine fırlar.
Burada iki nokta önemli:
Birincisi, Türkiye'de krizin tanımı enflasyon tek hanelere düştükten sonra değişti. Artık krizi sadece döviz kuruyla değil milli gelirin azalmasına, bunun işsizliğe ve iç ticarete etkisine bakarak algılamak ve tanımlamak gerekiyor.
İkincisi, AK Parti ve hükümet yetkilileri ekonominin aşırı ısınmasına karşı önlem alma yerine söylemleriyle ya da bekleyişleri yönlendirerek çare bulmaya çalışıyorlar. Kriz ortaya çıkarsa sorumlularını da dışarıda arıyorlar.
Kanımca kamu maliye dengesi güçlü ve bankacılık sektörü sağlam bir Türkiye'de geçmişte olduğu gibi kriz çıkmaz. Döviz kuru fırlamaz.
Olsa olsa cari açığı finanse etmek için alınacak borç miktarı artar, bu da ileride dış borç sorununu ya da krizini ortaya çıkarır.
IMF de bu noktayı dikkate alarak olası bir krizin döviz kurunda değil büyüme oranında kendini göstereceğine vurgu yapıyor.