Advertisement

Kaynakları kıt olan ya da tasarrufları yatırımlarına yetmeyen ülkelerin başvuracakları tek kaynak borçlanmaktır.
Borç bulabilen ülkeler geçici de olsa refah içinde dönemler geçirirler.
Halk mutludur. Harcamaları artmıştır. Yaşam standartları yükselmiştir.
Kârları fazlalaşan özel sektör için de durum aynıdır. Ortamın bozulmasını asla istemezler.
Hükümet de doğal olarak böylesi bir refahı getirmenin gururu içindedir.
Tüm bu gelişmelerin sonuçları tabii seçim sandıklarına yansır. Borcu bulan, halkına krizsiz günler yaşatan ve ülkeyi büyüten iktidarlar oylarını artırırlar.
Biriken borçlar da aynı Yunanistan misali uzun süre sonra sorun yaratsa da bir yol bulunur, şöyle ya da böyle halledilir.

DIŞ BORÇ KAYNAĞI: CARİ AÇIK
Bütün mesele o borcu bulabilmektir.
İç finans piyasası için derin olmayan ülkeler, dışarıdan kaynak yaratmaya çalışırlar. Bunun yolu da ödemeler dengesinin cari işlemlerinin açık vermesidir.
Bu açığın bir kısmı kamu ya da özel sektörün borçlanmalarıyla kapatılır. Bir kısmı özelleştirmeler, şirket satışları ve direkt yabancı sermayeyle finanse edilir.
Bu strateji başarılı olursa, vadesi kısa ya da uzun olsa da dış kaynakla beslenen ekonomiler canlılıklarını korurlar. Harcamaları artan halk her geçen gün daha da zenginleştiğini sanır.
Bu dinamiğin politikaya yansıması kaçınılmazdır.
Tek sıkıntı alınan bu borçların giderek artması ve sonunda ödenemez hale gelmesidir. Avrupa Birliği ülkeleri ve ABD bunun en canlı örnekleri olarak karşımızdadır.
Bizim gibi ülkeleri bekleyen diğer bir tehlike ise kısa vadeli dış kaynakların bir anda kuruması ya da alacaklıların paralarını geri istemeleridir. Bu risk iyi yönetildiği takdirde biriken borçlar için "Allah kerim" demekten başka yapılacak bir şey yoktur.

300 MİLYAR DOLARLIK CARİ AÇIK
Geçtiğimiz son 27 yıldaki cari açık tutarına 9'ar yıllık dönemlerle baktığımızda ilginç bir tablo ile karşılaşıyoruz.
1985-1993 yıllarında 13.7 milyar dolar, 1994-2002 yılları arasında ise 14.3 milyar dolarlık cari açığa karşı, AKP'nin iktidarda olduğu son dokuz yılda 293.7 milyar dolar dış kaynağa gereksinim duyan bir cari açık yaratmışız.
Düşünün son 9 yılda daha önceki dönemlerin yaklaşık 9-10 kat fazlası bir kaynak, Türkiye'ye girmiş. Dış borçların toplamı ise 2011 yılının ilk çeyreğinde 298.8 milyar dolara ulaşmış.
Bunun politik dinamiği de tabii ki seçimlere yansımış.
Bu kadar kaynak sağlayarak tasarruf açığını gideren ve büyüme çıtasını yükselten bir iktidarın seçimlerde oylarını artırması doğaldır.
Peki daha önceki iktidarlar bu gerçeği bilmiyorlar mıydı? Biliyorlardı kuşkusuz.
Gerek kendi hatalarından, gerekse dünya konjonktüründen kaynaklanan nedenlerle dış finansman olanakları kısıtlı olduğundan yüksek miktarda cari açık veremediler.
İsteseler de bunu gerçekleştiremediler. Sonunda da oylarını artıramadılar.
Şimdi siz iktidarda olsanız cari açığı kapatmaya çalışır mısınız?