Advertisement

Finans piyasalarında geçen hafta başında gözlenen olumlu hava, hafta ortasında bir anda tersine döndü. Kötümserlik her yanı sardı.
Bunda esas neden dünya ekonomilerinin büyüme sorununu çözememeleri ve giderek durgunluk içine girme korkusuydu.
Bazılarınca "ikinci dip" diye adlandırılan oluşumun gerçekleşmesi halinde bu kez 2008 krizinden daha vahim sonuçlar çıkabilme düşüncesi piyasaları bir anda dalgalandırdı.
Şimdi soru, bunun ne kadar gerçekçi olduğu noktasında toplanıyor.
Cuma günü Financial Times'ta Gavyn Davies'in bir yorumu vardı. Davies'e göre arz ve talep yönündeki olumsuzluklar nedeniyle dünya ekonomisindeki büyümenin yavaşlaması kaçınılmazdı.
Japonya'nın deprem sonrası duraksaması, Ortadoğu ayaklanmalarının yarattığı petrol üretimindeki düşüş, petrol fiyatlarının yüksek düzeydeki seyrinin devam etmesi, bunun ABD ekonomisinde yarattığı tüketim yavaşlığı işin arz tarafındaki bozukluğun nedenlerini ortaya çıkarıyordu.
Talep tarafında ise ağır borçlar nedeniyle sıkı maliye politikası uygulamaları, kamu harcamalarındaki kesintiler ve hane halklarının tasarruflarını artırma çabaları büyümeyi azaltan faktörler olarak kendini gösteriyordu.
Buna ek olarak Avrupalı liderlerin sorun çözmedeki başarısızlıkları finans piyasalarında stresin daha da artması ve kredi risk primlerinin yükselmesi sonucunu doğurdu.
İşte tüm bu kargaşalık sonunda beklentiler bu kez ekonomik durgunluğun kronik ya da sürekli olma gibi bir nitelik kazanma olasılığını güçlendirdi.
Bu durumda ise piyasalar birden karıştı.
Şimdi onlar iki şey istiyorlar.
Birincisi, bol para.
İkincisi Euro Bölgesi'nin garantisini taşıyan bonolar.
Bu iki konuda süratli adımlar atılmazsa durgunluk süreklilik kazanıp, hepimizi kaotik bir ortama sürükleyebilir.

***

Bağımsız kurumlara elveda
Gözümüzden kaçmış.
1 7 Ağustos 2011 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanan 649 sayılı Kanun Hükmündeki Kararname'nin 45. Maddesi'ne göre 27/9/1984 tarihli ve 3046 sayılı Kanun'un 19/A maddesinin birinci fıkrasına aşağıdaki cümle eklenmiş.
"Bakan, bağlı, ilgili ve ilişkili kuruluşların (5018 sayılı Kanuna ekli (III) sayılı cetvelde yer alan kurumlar dAhil) her türlü faaliyet ve işlemlerini denetlemeye yetkilidir."
5018 sayılı Kanuna ekli (III) sayılı cetvelde sayılan kurumlar ise şunlar: Radyo ve Televizyon Üst Kurulu, Telekomünikasyon Kurumu, Sermaye Piyasası Kurulu, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu, Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu, Kamu İhale Kurumu, Rekabet Kurumu, Tütün, Tütün Mamulleri ve Alkollü İçkiler Piyasası Düzenleme Kurumu.
Bunun anlamı, Türkiye'de ekonominin daha iyi işlemesini ve önemli bazı konularda siyasi baskılardan uzak kararların alınmasını hedefleyerek oluşturulan bağımsız kurumlar, artık ilgili bakana sıkı biçimde bağlı çalışacak ve bunlar bakanın talimatı ile aldıkları kararlar dahil her türlü denetime tabi olacaklardır.
Böyle bir sisteme oturtulmuş kurumların bağımsızlığından söz etmek kanımca "abesle iştigal" olur.