Advertisement

Temmuz ayı sanayi üretimi bir önceki yılın aynı ayına kıyasla yüzde 6.9 oranında arttı. Beklentiler yüzde 4’ler civarındaydı. Mevsimsellikten ve takvim etkisinden arındırılmış veriler ise yıl başından bu yana ilk kez yükseliş gösterdi. Yüzde 2.7 oranında arttı.Tüm yetkililerin “daralıyoruz” demeçlerine, Merkez Bankası’nın büyümenin yavaşladığı konusundaki yorumlarına karşılık, sanayi üretimi adeta düşman çatlatırcasına yükseliş eğilimi içine girmiş görünüyor. Burada Sanayi Bakanı haklı çıktı. Bir tek o durgunluğu ret ediyordu. Tablolara baktığımızda madencilik dışında imalat sanayiinin iyi bir performans gösterdiğini görüyoruz. Dayanıklı tüketim malı, sermaye malı, motorlu kara taşıtları ve deri gibi alt sektörlerde yıllık artış hızları yüzde 10’un üzerinde. Temmuz ayında sermaye malı imalatı artışı yüzde 28.5 olmuş. Geçen yıla kıyasla biraz yavaşlama var ama sürat durmuyor. Özellikle Batılı sanayi ülkelerinin gıpta ettikleri bir biçimde artış sürüyor. Ucuz faizli kredilerle beslenen, iç talebin tüketici kredileri ile coştuğu ve BDDK’nın açıklamalarına göre bankaların ağustos ayı sonundaki kredi genişlemesi yıllık yüzde 39.2’ye ulaştığı bir ortamda zaten başka bir şey beklememek gerek.

BU SÖYLEMLERİN NEDENİ
Peki yetkililer büyümenin neden düştüğünü söylüyorlar? Akla gelen olasılıklar şöyle sıralanabilir:
*Büyümenin ivme kaybettiği konusunda genel görüş uyandırarak cari açık sorununu hafifletmek,
*Yurtdışında ikinci bir kriz olasılığının gerçekleşeceğini varsayarak piyasaları önceden ikaz etmek,
*Faiz indirimlerinin devamı için ortamın oluştuğuna vurgu yaparak Merkez Bankası’nın politika faizini tekrar düşürmesini sağlamak.
*Cari işlemler açığının azaltılmasını petrol fiyatlarındaki düşüş, TL’nin değer kaybetmesi ve büyümenin azalması gibi “otomatik stabilizatörlere” bağlayarak önlem almaktan kaçınmak,
*Piyasa oyuncularını “cari işlemler açığı düşecek” konusunda yönlendirerek dışarıdan fon akışının azalmasını önlemek. Ne var ki sanayi üretiminde gözlenen artış eğilimi büyüme konusundaki söylemleri tekzip ediyor. Roubini’nin dünkü “Türkiye’de PMI endeksi 50’nin altına indi. Aşırı ısınan ekonomi şimdi hızla yavaşladı” şeklindeki söylemini bile saf dışı bırakıyor.

Obama’nın çabaları
ABD Merkez Bankası “benden bu kadar” deyince iş Obama’ya kaldı. O da dün 450 milyon dolarlık bir paket açtı. İstihdamı artırmayı hedefleyen bu paket altyapı yatırımlarını hızlandırmayı, vergi teşviklerini ve kamuya personel alımlarını içeriyor. Obama’nın bir siyasetçi olduğunu unutmayalım. Gelecek seçimi kazanması işsizlik oranını düşürmesine bağlı. Bunun da ötesinde ABD ekonomisinin canlanması ve dünya ekonomisine katkı yapması paketin diğer bir amacı. Buna karşılık Avrupa’da sıkıntılı durum devam ediyor. Avrupa Merkez Bankası önümüzdeki aylarda faiz indirim sinyali veriyor. Banka Başkanı ise “bizde likidite sorunu olmaz” garantisi ile stresi azaltmaya çalışıyor. Yeni bir kriz ya da ikinci dip bekleyen piyasalara karşı Don Kişot benzeri önlemlerle karşı çıkmaya çalışıyorlar. Kanımca bu çabalar kısa dönemde başarılı olur. Avrupa’daki bankalar sorununu çözmeden, ABD’nin konut sektörünü canlandırmadan bir yere varılmayacağını artık sağır sultan bile duydu.