Advertisement

Almanya Şansölyesi Merkel ile Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy, pazar günü bir araya geldiler.
Medyada yer alan haberlere göre bir yol haritası belirlediler. Bunun 17 Ekim'de AB Liderler Zirvesi'nde, daha sonra ise G-20'lerin kasım ayı başındaki toplantısında tartışmaya açılacağını söylediler.
İki Avrupalı liderin hiç yoksa konuları masaya yatırmaları, bir takvim vermeleri ve piyasalara anlaşma havası pompalamaları iyi bir girişim olarak nitelendirilebilir.
Oysa bu ikilinin aklında bazı cin fikirler olduğu anlaşılıyor.
Bunlar neler olabilir diye irdeledim. Bulduklarım şöyle:
■ Birincisi Avrupa'nın sorunlu bankalarının mali yükünü başkalarına atmaya çalışıyorlar.
Merkel cuma günkü basın toplantısında Sarkozy ile banka sermayelerinin artışı konusunda aynı fikirde olmadığını beyan etti. Bu konuda henüz ikna olmadığını söyledi.
Oysa Avrupa'da bankaların 1 00 ile 400 milyar Euro arasında bir sermaye gereksinimi olduğunu herkes biliyor. Sadece Dexia'nın şüpheli alacaklarının toplamı 90 milyar Euro civarında.
Bunu üstlenmek istemeyen Merkel topu G-20 kanalı ile IMF'ye atmak istiyor. "Paraları IMF ve dolayısıyla biz de dahil diğer ülkeler versin. IMF gelip Avrupalı banka ve ülkeleri kurtarırken gerekli parayı da o bulsun. Alman vergi mükelleflerinin cebine dokunulmasın" peşinde.
Anlaşılıyor ki bu formül Sarkozy'ye de cazip gelmiş. Onun derdi kendi bankalarının bu krizi atlatması.
■ İkincisi, sorunlu bankaların ve Yunanistan'ın nasıl kurtarılacağına ilişkin somut öneriler hâlâ açıklanmadı.
■ Üçüncüsü ise Avrupa'nın yönetişim sorunları ve bunların giderilmesi gibi hayati öneme sahip bir konu hakkında da diğer ülkelerin pek bilgisi yok. Bu ikili yine kimseye danışmadan iş yapmaya çalışıyorlar.
Kredibilitesini yitirmiş bu iki liderden somut, İngiliz Başbakanı Cameron'un tanımıyla "bazuka etkisi" yaratacak ve süratle alınacak kararları kişisel olarak beklemiyorum.
Topu yine bir başkasına atıp zaman kaybettirecekler.
Üyesi olduğumuz G-20'lerin kasım ayındaki toplantısında bizim bu oyuna karşı çıkmamız ve Almanya'yı pamuk ellerini cebine sokması için zorlamamız gerektiğini düşünüyorum.

***

IMF'de gıda enflasyonu yüksek

Geçenlerde VVashington'dayken IMF'nin kafeteryasında bir öğlen yemeği yedim.
İki kap yemek, su ve ekmek için 25 dolar ödedim. Ödeyince de şaşırdım.
80'li yılların ortasında IMF'de çalışırken 3 kap yemek için ödediğim para 4 ya da 5 doları geçmezdi. Demek ki aradan geçen 25 yılı aşkın dönemde IMF'nin kafeteryasında enflasyon anormal oranda artmış.
O tarihlerde IMF İcra Direktörleri Kurulu, çalışanlar öğlen dışarı çıkmasın, başkalarıyla yemek yiyip ağızlarından bilgi kaçırmasınlar gibi nedenlerle kendi kafeteryasını sübvanse ederdi. Dünya Bankası çalışanları buna bozulur, kendilerinin daha yüksek ödeme yaptıklarından yakınırlardı.
Demek ki şimdi bu sübvansiyonlar kesilmiş. Ayrıca küreselleşmeye paralel olarak sunulan yemeklerin çeşidi artmış. Kalitesi yükselmiş. Fiyatları ise "piyasa fiyatlarına" eşitlenmiş.