Advertisement

G-20'lerin hafta sonu yapılan toplantısında Avrupa'ya bir hafta süre verildi. Sorunların çözüm yollarının 24 Ekim'de yapılacak zirvede somutlaştırılması istendi.
Somut öneriler kasım ayı başındaki G-20 Liderler Zirvesi'nde görüşülüp karara bağlanacak.
Kanımca bu kez hızlı ve sonuca yönelik adımlar atılıyor. Bunda korkunun ya da "yumurtanın kapıya dayanmasının" payı yüksek.
Ne var ki bu hafta 4 konuda sıkı çalışma gerekiyor.
■ Banka sermayelerinin artırılması: Avrupa'nın sorunlu bankalarının sermaye gereksinimlerini hem zararları hem de gerekli sermaye yeterlilik rasyoları ile hesaplamak kolay. Para bulununca iş halledilecek.
Ancak bu bankalar içinde daha iyi ve daha kötü durumda olanların bulunduğu belirtiliyor.
İyi olanlar para koparmak, daha kötü olanlar ise durumlarını saklamak istiyorlar. Bunların ayıklanması lazım.
■ IMF'nin kaynaklarının yükseltilmesi: Yapılan hesaplar IMF'nin halen elindeki kullanılabilir kaynak toplamının 385 milyar dolar olduğuna işaret ediyor.
IMF'nin sermayesinin artırılması zaman alıcı bir süreç. 2008 yılındaki kota artırımı daha yeni tamamlandı. Ayrıca en büyük katkıyı ABD yapıyor.
IMF uluslararası finans piyasalarından borçlanamadığı için üyelerinden ikili anlaşmalarla borç alma seçeneğini kullanabilir. Buna Çin ve Brezilya'nın nasıl yaklaşacağı önemli.
■ Yunanistan ile özel bankalar arasındaki anlaşma: Temmuz 2011 'de onaylanan ve Yunanistan'ın borçlarının yüzde 21 'inin silinmesine yönelik anlaşma şimdi yeniden müzakere ediliyor. Bu kez silme oranı yüzde 50 olacak.
Ancak alacaklı bankalar bu kadar yükü ya da zararı kime ve ne ölçüde yansıtacaklarını düşünüyorlar.
■ Avrupa İstikrar Fonu'nun çalışma prensipleri: 440 milyar Euro'luk bu fonun nasıl kullanılacağı ve yeterli olup olamayacağı da bir haftada çözülmesi gereken konuların başında geliyor.
Beklentim bu dört noktada somut ve yapıcı bir tablonun ortaya çıkacağı. Kilit ülke yine Almanya.
Aksini düşünmek bile istemiyorum.

***

İstihdam artışının sürdürülebilmesi

Temmuz ayına ilişkin istihdam verileri geçen yılın aynı ayına kıyasla 1 milyon 475 bin kişiye istihdam sağlandığına işaret ediyor.
Bu dönemde iş piyasasına giren 1 milyon 63 bin kişiye iş bulunmuş, ayrıca işsiz ve bir işte çalışmaya hazır kişi sayısında 412 bin kişilik azalma ortaya çıkmış.
En büyük katkıyı ise hizmetler sektörü 679 bin kişi ile yapmış.
Sonuçta işsizlik oranı yüzde 9.1'e düşmüş.
Bu belki de alınabilecek en iyi sonuç.
Ancak soru şu: Önümüzdeki dönemlerde büyüme azalırken ve işgücüne katılma oranı artarken aynı performans sergilenebilecek mi?
Bunun için bir yıl önce açıklanan istihdam stratejisinin uygulanmasına hemen başlamak gerekli. Aksi takdirde aynı sonuçları almak zor.