Advertisement

Merkez Bankası dövize olan talebin bir kısmının spekülatif hareketlerden oluştuğunu saptadı.
Yayınladığı bildiriyle de piyasa derinliğinin kaybolmasına bağlı olarak spekülatif davranışlar sonucunda kurlarda sağlıksız fiyat oluşumları gözlendiğinden söz etti.
Bunun üzerine de söylemlerini sertleştirirken müdahalelerini direkt satışlarla destekledi.
Burada ince bir nokta var. "Spekülatif hareketler" ile "spekülatif saldırılar"ı birbirinden ayırmak gerekiyor.
Spekülatif hareketler genelde küçük tutarlarda ve uzun dönemdeki fiyat oluşumlarını hedefleyerek yapılır.
Spekülatif saldırı ise büyük miktarda taleplerle iç paranın değerini kısa dönemde ve önemli oranda düşürmeyi amaçlar.
Merkez Bankası piyasaya TL/Dolar kurunda 1.90'ın aşılmayacağı mesajını açıkça verdi. Şimdi piyasadaki bazı oyuncular bunu test ediyorlar. Ona göre pozisyon alıyorlar.
Burada 1.90 sınırını yavaş yavaş tırmandırarak döviz fiyatını yukarıda belirlemek ve yaptığı swap anlaşmalarıyla para kazanmak spekülatörlerin hedef noktasını oluşturuyor.
Spekülatif saldırı ise büyük tutarlardaki döviz talebiyle gerçekleşir. Kanımca 2000 Kasım ayındaki saldırıyla karşılaştırınca bugün 15-20 milyar dolardan aşağı bir taleple böyle saldırı yapılamaz.
Hatırlarsınız, Kasım 2000'de TL'ye yapılan saldırı sırasında Merkez Bankası'nın parasal tabanı 4 milyar dolar civarındaydı. Döviz rezervleri ise 20 milyar dolardı. Kamu finansmanı ise sorunluydu.
Spekülatif saldırı bir hedge fon aracılığıyla 1.3 milyar dolar olarak geldi.
Bugün ise döviz rezervleri 80 milyar dolar, para bazı ise dolar bazında 65 milyar. Kamu finansmanında ise sorun yok.
İki dönemin şartları ayrı olsa da yukarıdaki verileri karşılaştırdığımızda, bugün spekülatif bir saldırı için asgari 15-20 milyar dolara gereksinim olduğu anlaşılıyor. Kanımca dünyanın bu sorunlu ortamında hiçbir spekülatör, amacı politik olmadıkça bu kadar fazla parayı TL'yi göçertmek için koymaz.
Ancak spekülatif hareketlerle dar alanda küçük paralar kazanmak isteyenler mutlaka olacaktır. Onları da iyi izlemek gerekir.

***

Müdahalede boşluklar

Merkez Bankası rezervlerini kullanarak dövize olan talebi önlemeye çalışıyor. Kısa dönemde bazı başarılar da sağlıyor.
Ne var ki müdahalenin birkaç ayağı eksik.
Birincisi, sistemde likidite hem bol, hem de faiz artmasın diye Merkez Bankası piyasayı fonluyor. Döviz talebini önlemede önemli rolü olan "likidite bulamamak" kriteri halen çalışmıyor.
İkincisi, böyle dönemlerde gerek politika gerekse piyasa faizleri yükseltilerek spekülatif hareketler önlenebilir, dövize talep kesilebilir. Ancak Merkez Bankası bu silahını kullanamıyor.
Üçüncüsü, cari işlemler açığından hareketle günlük döviz gereksiniminin 300 ile 400 milyon dolar arasında olacağı varsayılıyor. Oysa döviz talebi sadece buradan kaynaklanmıyor.
Daha önce cari açığı finanse etmek için alınan dış kaynaklardan da çıkışlar var. Bunları da hesaba katmak lazım.
Dördüncüsü, Merkez Bankası açtığı ihaleden ve gelen talepten daha az miktarlarda satış yapıyor. Bu piyasayı belirsizliğe ve paniğe sürüklüyor.
Beşincisi, piyasa Merkez Bankası'nın ne derecede güçlü olduğunu biliyor. Bunu Banka yetkililerinin sözle ya da beklenmeyen davranışlarla tekrar ispat etmesine gerek yok. Yanlış anlaşılıyor.
Not: Çukurca'daki hain saldırıda hayatını kaybedenlere içimiz yanıyor. 30 yıldır şehit düşenlere yandığımız gibi. Başka da bir şey yapamıyoruz.