Advertisement

Merkez bankalarının ortaklaşa hareketi, mahalledeki yangının ne kadar yayıldığını gösteriyor. Tüm mahallede yangın var, ama diğer ilçelerden de yardım alan itfaiye, sanki kapısında "yangında ilk kurtarılacak" işareti varmış gibi, sadece banka şubesine su sıkıyor. Özellikle orayı söndürmeye çalışıyor. Çevrede okul var mı, sağlık ocağı var mı, muhtarlık ne durumda, merak eden yok.
Altı merkez bankası, bankalararası para piyasasındaki borçlanma maliyetlerini düşürmeyi hedeflediler. Dışarıya bu operasyonun, yükselen faizleri aşağıya çekmek için yapıldığı söyleniyor. Düşen faizlerden hanehalklarının ve şirketlerin yararlanacağı, daha kolay borçlanacakları, neticede daha çok yatırım ve harcama yapacakları düşünülüyor.

BANKALARA ACİL YARDIM GEREKİYOR

O zaman bankalararası piyasada faizlerin neden yükseldiğini anlamadan doğruyu bulmak zor olacak. Özellikle Avrupa'da yaşanan sorunlar biliniyor. Avrupa bankalarının bilançolarında, çok fazla kamu kâğıdı taşıdıkları gizli değil. Bu varlıkların değerinin ne kadar olduğu tartışmalı. Diğer bir deyimle, defter değeri ile piyasa değerleri arasında fark var. Ellerindeki kamu kâğıtlarını bugün satmaya kalksalar, defterde yazılan kadar para etmiyor. Defter değeri daha yüksek, zarardalar. Bunu bilen diğer bankalar, bazı Avrupa bankalarına borç vermek istemiyor.
Burada stratejik bir noktaya dikkat çekmek istiyorum. Bankacı bir dostumun hatırlattığı gibi; Avrupa bankaları, son 20 yılda Avrupa dışında çok hızlı büyüdüler. Ama dünyada kendi paraları euro ile değil dolar ile işlem yapmak zorunda kaldılar. Diğer bir deyimle, kendi merkez bankalarının bastığı para ile değil, Amerikan parasıyla büyüdüler. Kredi verirken, diğer varlıklara yatırım yaparken, euro değil dolar kullandılar. Dolayısıyla, kendi ülkelerinden mevduat toplayarak büyümek yerine, yabancı kaynaklardan fon bularak faaliyetlerini genişlettiler.
Şimdi işler zora girince, Amerikan piyasalarında borçlanma yetenekleri sınırlandı. Belki bazıları batma tehlikesiyle karşı karşıya geldi. İşlerin bu kadar karışık olduğu bir ortamda, bir Avrupalı bankanın batması piyasaları dağıtabilirdi.
Bunu doğru değerlendiren merkez bankaları, akılcı bir hareketle piyasaları sakinleştirdiler. Yanı sıra yatırımcılara yıl sonu rallisi yaşatarak, önemli ölçüde gelir yazma olanağı sağladılar.

ÇÖZÜM SİYASİ
Buraya kadar her şey güzel. Ama işin esasına dönersek, merkez bankaları yangını söndürebildiler mi acaba? Ona bakmak lazım. Eğer sorun, Avrupa'da devlet borçlarından kaynaklanıyorsa, ki öyle, çözüm bu kadar basit değil. Önümüzdeki beş ayda İtalya, Yunanistan, İspanya, Belçika, Fransa, Almanya, Hollanda ve Avusturya hazinelerinin toplam borçlanma ihtiyacı 760 milyar Euro olacak. Aylık ortalama 170 milyar Euro borçlanabilmeleri lazım. Ancak kasım ayında sadece 72 milyar Euro borçlanabildiler. İşte sorunun özü burada. Daha fazla kaynak bulmak zorundalar.
Kalıcı çözüm için Avrupa Merkez Bankası'nın devrede olması şart. Ama Almanlar, yapısal değişim olmadan buna izin vermiyor. İş dönüp dolaşıp siyasilere geliyor. Diğer bir deyimle sorun sadece ekonomik değil, aynı zamanda politik ve demokratik yanı da var. Çünkü kalıcı çözüm için, Avrupalı liderlerin fiskal federasyona giden yolu açması gerekiyor. Bunun yasal ve kurumsal altyapısı 9 Aralık zirvesinde net olarak belirlenmek zorunda.
Ancak bu aynı zamanda bir demokrasi sorunu. Üye ülke parlamentoları, önemli egemenlik haklarından vazgeçmek, birçok yetkiyi Brüksel'e (aslında Almanya ve Fransa'ya) devretmek zorunda kalacaklar. Seçmenlerin buna ne kadar hazır oldukları çok tartışmalı. Beklemekten yorulmadıysanız, ilk işaretleri haftaya göreceğiz.