Advertisement
Bir yılı daha geride bırakıyoruz. Bu yıl içeride ve dışarıda oldukça hareketli geçti. 2011'e Avrupa krizi damgasını vurdu. İçeride cari açık ve enflasyon büyüdü. Kalıcı etkiler yarattı.

DIŞARIDA SİYASET VE FİNANSAL SİSTEMİN KÜÇÜLMESİ

2012 dünyada seçim yılı. ABD, Fransa, Rusya ve İran başta olmak üzere birçok ülkede seçimler yapılacak. Beraberinde, başta Ortadoğu olmak üzere bölgesel sorunlar gittikçe derinleşiyor. Afganistan'da kalıcı çözüm ufukta görülmeden, Arap Baharı henüz yazı göremeden, devreye Suriye ve İran girdi.
Ekonomide ise yıla özellikle, Avrupa'daki finansal sistemin küçülmesi damgasını vuracak. Gelişmiş ekonomiler, 2009 krizinden işsizlik ve borç sorunlarını miras olarak aldılar. 2011'de buna bankacılıktaki bilanço sorunları eklendi. Avrupalı uzmanlara göre bankaların, bilançolarını 2.6 trilyon dolar kadar küçültmeleri gerekiyor. Dolayısıyla siyasi belirsizliklerle beraber ekonomik bilinmezler de çoğaldı.

İÇERİDE DE CARİ AÇIK, ENFLASYON VE SİYASET ÖNE ÇIKACAK

Bilanço küçülmesi çok önemli bir olay. Bizi de etkileyecek. TEB Başekonomisti Selim Çakır ve ekonomist Emre Tekmen, BIS verilerine dayalı, güzel bir çalışma yapmışlar. Türkiye'ye sağlanan döviz kredilerinin yüzde 76'sını Avrupalı bankalar vermiş. En çok kredi Fransız, Yunan ve İngiliz bankalarından alınmış. Daha önemlisi, kredilerin yüzde 54'ü bir yıldan kısa vadeli. Yani borç veren bankalar küçülmeye başladıklarında ilk çekmeye başlayacakları kaynak olan kısa vadeli kredilerin oranı yüksek.
Avrupalı uzmanlara göre, bizim de içinde bulunduğumuz Merkezi ve Doğu Avrupa bölgesinden çekileceği tahmin edilen para 250 milyar dolar civarında. Uzmanlara göre, Türkiye'ye açılan krediler, Avrupalı bankaların bu bölgeye açtıkları kredilerin toplamının yüzde 11'i kadar. Bu durumda döviz kredilerinin 25 milyar dolar kadar azalacağını söylemek yanlış olmaz. Yanı sıra döviz kuru ve faizler, bugünlerde olduğu gibi, yukarı fırlar. Böylesi bir ortamda milli gelir yüzde 4-5 civarında küçülür.
Diğer büyüme faktörlerinin pozitif etkisi olacağını varsaysak bile bu rakam önemli. Ekonomi bu kadar ani duruşu kaldıramaz. O zaman kurdaki hareketleri yumuşatmak isteyen Merkez Bankası, döviz piyasasında daha agresif olmak zorunda kalır. Tabii rezervleri yetene kadar. Hatırlatmakta yarar var. Rezervleri bitirdiğinde de kur yerinde durmazsa ne yapacak? Yani, attığı taş ürküttüğü kurbağaya değmezse başına iş açabilir.
Tamam, dışarısı Avrupa'dan ibaret değil. Amerika'da, Körfez ülkelerinde de para var diyebilirsiniz. Ama şimdiye kadar bu ülkelerden doğrudan gelen para oldukça sınırlı kaldı. Özellikle Körfez ülkelerindeki yatırımcılar, faiz geliri elde edebilmek için, İngiltere üzerinden yatırım yapmayı tercih ediyorlar. Anlaşılan o ki, dışarıdan gelecek döviz, eskisi kadar olamayacak.
Bu nedenle içeride de bazı ekonomik kararlara hızla hazırlık yapmak gerekiyor. Ancak bizde de siyasetin öncelikleri değişmeye başladı. İlki anayasa olacak. Milliyet ve din referanslı anayasa isteyenlerin sesi artıyor. Üzerinde geniş uzlaşı sağlanabilecek bir metnin hazırlanması kolay görünmüyor. Öte yandan komşularımızda, Suriye, Irak ve İran'da, sular aşırı ısınmaya başladı. Kaynayan sular bizi de yakabilir.
Yanı sıra siyasette yeni başlıklar göze çarpıyor. Cumhurbaşkanlığı'nın süresi ve AKP tüzüğündeki üçüncü defa milletvekili seçilememe hükmü, içeride siyasetin geleceğini şimdiden gündeme taşıdı. Buna muhalefetteki öngörüsüz, dağınık görüntüyü de eklerseniz insanların beklentileri değişiyor. Sevindirici olan, Türkiye böylesi sorunların üstesinden gelebilecek zengin devlet deneyimine sahip.
Yeni yılda günleriniz barış, adalet, özgürlük, refah, sağlık ve mutluluk dolu olsun.