Advertisement

Merkez Bankası Başkanı, dövize karşı çok iddialı duruşuyla bilinen bir hikâyeyi aklıma getirdi. Napolyon komutanlarına savaşta yenilmelerinin nedenlerini sormuş; "Barutumuz bitti" diye başlayan generale, "Tamam devamını anlatmana gerek yok" demiş.
Ne ilgisi var diyebilirsiniz. Sermaye hareketlerinin (kambiyo rejiminin) bu kadar serbest olduğu bir ekonomide, merkez bankasının yabancı para konusunda bir yorum yapması bile çok rastlanan bir durum değil. Nedeni basit. Merkez bankaları yönetebildikleri araçlarla piyasalara yön verirler. Diğer bir deyimle, müdahaleleri bir varlığın alım veya satımı yoluyla olur. Döviz alırken kendi bastığı parayı kullandıkları için rahattırlar. İstediği kadar alım yapabilir, piyasaya para bırakabilirler. Bu karşılık döviz satarken, satabilecekleri miktar, ellerindeki döviz rezervleriyle sınırlıdır.

NET REZERVLER ÖNEMLİ
O zaman TCMB elindeki sınırlı döviz kaynaklarını neden bu kadar agresif kullanıyor? Bir nedeni kurlar ile enflasyon arasındaki geçişkenlik. Diğeri de şirketlerin açık pozisyonu. Merkez Bankası verilerine göre, reel sektörün döviz varlıkları ile yükümlülükleri arasındaki fark büyüyor. 2009 yılı sonunda 73 milyar dolar olan fark, geçen haziranda 120 milyar dolara yaklaşmış. Değişim 47 milyar dolar, yüzde 64'ten fazla.
Bu açıdan bakınca TCMB'nin döviz karşısında duyarlı olması anlaşılabiliyor. Ama Merkez Bankası'nın dövize müdahale araçları sınırlı. İlki kısa vadeli faiz. Ancak siyasilerin "sıfır reel faiz" söylemi nedeniyle bu aracı kullanmak istemiyor.
İkinci silahı ise döviz rezervleri. Eğer yeterli rezerv varsa, merkez bankaları spekülatif döviz hareketleriyle bir yere kadar mücadele ederler. Kambiyo rejimi tamamen liberal olunca, girişe müdahale edemeyen para otoritesi, çıkışlarda elinden geldiğince piyasalara müdahale etmeye çabalar.
Rezervlerin yeterliliği ölçülürken brüt miktarı değil, net tutarı dikkate almak daha sağlıklı bir yaklaşımdır. Neti bulabilmek için brüt rakamlardan, IMF'ye olan yükümlülükler, yurtdışındaki işçilerin TCMB'de açtırdıkları döviz tevdiat hesapları ve bankaların DTH ve TL mevduatları için tutulan döviz munzam karşıklılarını çıkarmak gerekiyor. Veya daha kolayı, her hafta perşembe günü yayımlanan, Stand-By Anlaşması Çerçevesinde Belirlenmiş Merkez Bankası Bilançosundaki Net Dış Varlıklara bakmak yeterli. 2010 sonunda 55 milyar dolar olan bu kalem, geçen yılın sonunda 46 milyar dolara düşmüş.

CEPHANE YETERLİ Mİ?
Dalgalı kur rejiminde yüksek rezerve gerek var mı?
Rezerv neden biriktirilir? Kötü günler için. Kötü günden kasıt, döviz girişinin yavaşlaması durumu. Böylesi günlerde ülkenin zorunlu ithalatı, kısa vadeli döviz borçlarının geri ödenmesi hayati öneme sahiptir.
Bizim tüketim malı ithalatı hariç aylık ithalatımız yaklaşık 15 milyar dolar. Uluslararası yeterlilik değerlendirmelerinde üç aylık ithalat toplamının karşılığı dikkate alınıyor. Demek ki TCMB'nin net rezervleri sadece üç aylık ithalata yetiyor.
Ama bir de, bu yıl içinde 137 milyar dolarlık ödenmesi gereken dış borç var. Bir kısmı ihracat ve turizm gelirleriyle karşılanabilir. Kalanı ne olacak?
Dolayısıyla net rezerv verileri yabancıların tavrını belirlemek açısından önemli. Son aylarda parasını götüren sıcak para yatırımcısının, geri dönmesi için önce yüksek getirinin sağlanması gerek. Hadi faiz inadından vazgeçildi, yükseltildi diyelim. Yabancılar ardından son günlerde hızla azalan rezervlere bakmaya başlayacaklar. Yatırdıkları parayı vadesi gelince döviz olarak geri dışarıya çıkarırken, risk olup olmadığını inceleyecekler.
Türkiye CDS'lerinin uzun bir aradan sonra tekrar 340 puanı geçmesi, incelemelerde risk algılamasının değişmeye başladığının somut bir göstergesi.