Advertisement

Hazineciler bu yıla iyi başlamadılar. Önce İbrahim Suna arkadaşımızı kaybettik. Dün de eski Müsteşarımız Yener Dinçmen'i sonsuzluğa uğurladık.
İbrahim beraber çalışmaktan gurur duyduğum, gençliğimizde toprak sahada olsun halı sahada olsun amatörce futbol oynadığım bir arkadaşımdı. İşinde olduğu gibi, defansın bel kemiğiydi kaptan, adam geçer top geçmezdi. Genç yaşında aramızdan ayrıldı.
Yener Dinçmen, Hazineci deyince ilk akla gelecek isimlerdendi, 1980'li 90'lı yıllarda ekonomi bürokrasisinde bir efsaneydi.
Kendisiyle ilk defa 1986 yılında, lisansüstü eğitimimi tamamlayıp yurda döndüğümde tanıştım. O zaman Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarlığı'nın Hazineden Sorumlu Müsteşar Yardımcısıydı. Yaklaşık bir yıl sonra, müsteşarlık danışmanı olarak yanında çalışmaya başladım.
Uzun boyu, sert görünümü ilk defa karşılaşanları etkilerdi. Bu nedenle ilk önce ben de yakın çalışmayı pek istememiştim. Ama onu tanıdıkça insana, özellikle gençlere olan sevgisini yakından öğrendim. Hazinecilerin yetişmesi için, yenilerin işe alınmasından tutun da yurtdışında lisansüstü eğitimlerine kadar her türlü sorunlarıyla ilgilenmek, onun en çok sevdiği işti.
Ondan çok şey öğrendim. Toplantı adabından not hazırlamaya; sunum yapmaktan fikir savunmaya... Başarı için sadece bilginin yetmeyeceğini, cesaretin de önemli olduğunu anladım. Onunla çalışırken mevzuat ezberlemenin değil, dünyayı izleyip yenilikleri takip etmenin, eskiyi sorgulamanın daha önemli olduğuna ikna oldum.
Kamu hizmetinde geçen uzun yıllarında Başbakanlık'ta, Gümrük Müsteşarlığı'nda, Ziraat Bankası'nda da görev yaptı. Emeğinin karşılığı ayrıldıktan sonra açılan soruşturmalar olsa da, o devlete verdiği hizmetle daima gurur duydu.
Kamuda en büyük hayali Hazine Müsteşarlığı'nın devlet örgütlenmesinde hak ettiği yeri ve itibarı kazanmasıydı. Tüm diğer "Hazineciyim" diyenler gibi o da, bu uğurda büyük mücadele verdi. Hazine'nin kendi ayakları üzerinde durması ve kamudaki diğer ekonomik birimler arasında hak ettiği yeri alabilmesi için uğraşıları, Hazine uzmanlarınca hep örnek gösterildi. Bugün Hazineciler, ülkenin ekonomik yaşamında bir rol oynayabiliyorlarsa Yener Bey ve onun gibi birkaç Hazinecinin sayesindedir.
Müsteşarlığın geleceği için kurumsallaşmanın gerekli olduğunu, bunun da yetişmiş insan gücünden geçtiğini bilirdi. Bu bilinçle Hazine uzmanlarının geleceği için çok büyük çaba sarf etti. Uzmanlığın bir kariyer mesleği olmasını, kurumda yükselmenin temel kıstasının "Hazinecilik" olması gerektiğini hep savundu. Ona göre Hazine uzmanı, görüşünü siyasiler dahil, her kesime karşı savunabilecek kadar donanımlı ve cesur olmalıydı. 1980'lerde ekonominin dışa açılma sürecinde, uluslararası kuruluşlarla mükazekerelerin, ekonomi diplomasisinin öncülüğünü yaptı. Bizlere ülke çıkarlarının nasıl savunulması gerektiği konusunda sayısız örnekler gösterdi.
Siyasilerle ilişkilerinde elinden geldiğince devletin uzun dönemli menfaatlerini öne çıkardı. Zaman zaman hata yaptıklarında bile, üstlerine karşı astlarını korumak için kalkan oldu. Onlar için sıkıntılar çekti. Ama olanları elinden geldiğince kimseye hissettirmedi.
Evet, Yener Bey'in ardından ailesi, arkadaşları ve sevenleri üzgün. Ama bana kalırsa, en az onlar kadar Hazineciler de kederli. Çünkü biz örnek aldığımız bir ağabeyimizi kaybettik. Örnek alınabilecek çok insan kalmadı.
Güle güle Yener Bey. Güle güle Kaptan. Mekânınız cennet olsun. Nur içinde yatın.