Advertisement

İlk çeyrek büyümesi beklentilerden iyi geldi. Piyasalarda konuşulan rakam yüzde 2-2.5 arasındaydı. Dolayısıyla, ileride TÜİK revize etmezse rakam umut veriyor. Bazı piyasa uzmanları yıllık büyüme tahminlerini yukarıya doğru revize etmeyi düşünmeye başladılar bile.
Gelecek döneme ilişkin sağlıklı değerlendirmeler yapabilmek için büyümenin kaynağını daha iyi anlamak lazım. Ekonomiyi harekete geçiren nedir, nelerdir? Devamlılıkları ne kadardır? Bilmek önemli.

İÇ DİNAMİKLER DURGUN
Konuya bu açıdan bakınca, büyüme verilerinde ilk dikkatimi çeken şey hanehalkının tüketimi. İnsanların harcanabilir gelirinde reel artış olmamış. Aileler harcamalarını büyütememişler. Daha fazla harcama yapamadıklarına göre refahtan aldıkları payda, az da olsa göreli olarak bir azalma söz konusu. Bunu söylerken bir rakama değinmeden geçmemek lazım. Çünkü tam tersi bir gelişmeye işaret ediyor. Tüketimini artıramayan hanehalkı, ev içi personel çalıştırarak harcadığı parayı, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 6.1 çoğaltmış. Acaba "ayranı yok içmeye..." durumu mu söz konusu?
Ancak dün açıklanan enflasyon verileri de talepte bir yavaşlamayı işaret ediyor. Çünkü bir talep baskısının olmamasının sonucunda, enflasyonda bir yavaşlama görülüyor. Oldukça borcu olan hanehalkı, doğal olarak talebi çoğaltarak enflasyonist baskı da yaratamıyor. Bu bardağın dolu tarafı olabilir mi, düşünmek lazım. Eğer ekonominin temel amacı refahı yükseltmekse o zaman insanlar daha fazla tüketebilmeli.
Diğer taraftan, özel sektör de yatırım ve tüketim aktivitesini küçültmüş. Burada en büyük etken hanehalkı tüketiminde görülen yavaşlama ve dış âlemde yaşanan kriz olsa gerek. Bu, son dönemde yaşananların aksine bir gelişme gibi duruyor. Hatırlarsınız, Türkiye'yi dışarıya anlatanlar, özel sektör ağırlıklı bir büyüme hikâyesini kullanıyordu. Daha dinamik, yatırım ve tüketim kararlarını kamuya oranla daha sağlıklı alabilen yapısı ön plana çıkarılıyordu. Anlaşılan ilk çeyrek için, özel sektörün beklentilerinde bir değişim olmuş.
Özel sektörün yavaşlamasına karşılık kamu harcamalarını çoğaltarak büyümeye önemli katkı sağlamış. Örneğin, devletin mal ve hizmet alımlarında görülen artışın büyümeye katkısı yüzde 8.5 olmuş. Yılın ilk aylarında kamunun büyümeye katkısı, geçen yılın ödeneklerinden harcama yapılması nedeniyle, çok fazla bütçe açığı verilmeden sağlanmış. Biliyorsunuz, bütçeyi ilk beş ayda Merkez Bankası'nın temettü gelirleri kurtardı. Ancak kamunun katkısını sürdürebilmesi için, 2-B arazi ve bedelli askerlik gelirlerinin bütçe açığını azaltması önemli.

DIŞ ÂLEMİN KATKISI DEVAM EDERSE...
İç talep yerinde sayarken, dış talep ekonomiye can vermiş ve yüzde 3.2 büyümeyi sağlamış. Burada iki şeye dikkat etmek gerekiyor. İlki, son aylarda ihracat artışı, daha çok komşularımız, Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkelerinin pazarlarında yaşanmış. Bu ülkelerde kayıtdışılık çok yaygın. Faturalı işlemler oldukça sınırlı. İkincisi, özellikle bu yılın ilk çeyreğinde stoklarda bir azalma gözleniyor. Stok değişiminin bir bölümü, milli gelir hesaplanırken kullanılan dengeleme işlemlerinden geliyor. Diğer bölümü de önceden biriktirilen stokların azalmasından. İmalat sanayii çok olumlu bir performans göstermediğine göre, ihracatın büyük bölümü stoklardan karşılanmış gibi görünüyor. Eğer bu gözlem doğruysa, önümüzdeki dönemde ihracat ve iç talepte olabilecek bir artış, sanayi üretiminin ciddi büyüme ivmesi kazanmasına yardımcı olabilir.
Umudumuz şimdilik haberlerin çok iyi olmadığı dışarıdaki ekonomilerin canlanmasında. İçeride hanehalkı borçlu ve harcanabilir gelirini büyütemiyor, onlardan pek umut yok. Özel sektörün gözü ise dışarıda.

Not: Bu yazı TÜİK'in mevsim etkisinden arındırılmış büyüme verisinde yaptığı düzeltme açıklamasından önce yazılmıştır.