Advertisement

Bugün yazımı biraz bedavaya getirdim. Hikâyenin İngilizce’sini Londra’dan bir arkadaşım gönderdi. Çevirisini oğlum Eren yaptı. Son krizin nedenini hâlâ anlayamadıysanız, aşağıda basitleştirilmiş açıklaması sunulmaktadır: Helga bir bar sahibidir. Birdenbire, neredeyse bütün müşterilerinin alkolik işsizler olduğu ve kendi barını yönetebilmek için bütçesinin yetmediği aklına gelir. Bu problemi çözmek için yeni bir pazarlama yöntemi geliştirir ve müşterilerine “Şimdi iç, sonra öde” kampanyasını sunar. İçilen içkilerin sayısını deftere yazmaya, böylece müşterilerine borç vermeye başlar. Helga’nın uygulamakta olduğu “Şimdi iç, sonra öde” pazarlama taktiği çok tutulur ve bara eskisinden çok müşteri gelmektedir. Zamanla kendi şehrinde en çok içki satan bar olma rekoruna sahip olur. Helga’nın uygulamakta olduğu pazarlama tekniği sayesinde müşterileri hemen öde baskısından kurtulmuştur. Helga, en çok tüketilen içkiler olan bira ve şarapta düzenli aralıklarla büyük fiyat artışları yaparken hiçbir dirençle karşılaşmaz. Sonuç olarak, Helga’nın toplam satışlarında ve kâğıt üzerindeki kârında gözle görülür bir artış olur. Bir yerel bankanın genç ve dinamik başkan yardımcısı, bu müşteri borçlarının gelecekte değerli varlık oluşturacağının farkına varır(!) ve Helga’nın borçlanma limitini artırır. Yasaya aykırı hiçbir durum olmadığı ve işsiz alkoliklerin borçları teminat sağlandığı(!) için kaygılanacak durumun olmadığını düşünür.

Bu sayede altı haneli bonusla ödüllendirilir. Bankanın genel müdürlüğünde, uzman “trader”lar büyük komisyonlar alabilmek amacıyla bu alacakları “DRİNKBOND”a (içki tahvilleri) dönüştürerek müşterilerine satmak için çaba harcarlar. Amaçları bu menkul kıymetlerin daha sonra uluslararası menkul kıymet Borsalarında işlem görmesidir. Saf ve tecrübesiz yatırımcılar, kendilerine satılan “AA Dereceli Tahviller”in, gerçekten işsiz alkoliklerin borçları olduğunu anlamazlar. Bu arada tahvillerin fiyatları devamlı yükselmeye başlar ve ilgili menkul kıymetler ülkenin bazı lider finans kurumlarında en çok işlem gören kâğıt olur. Bu sefer “trader”lar altı haneli bonusla ödüllendirilir. Bir gün, yerel bankada çalışan bir risk yöneticisi, bono fiyatlarının tırmanmaya devam etmesine rağmen, Helga’nın barından tahsilat yapmanın zamanının geldiğini fark eder. Helga ile irtibata geçer. Helga da alkolik müşterilerinden borçlarını ödemelerini talep eder. Fakat hiçbiri borçlarını geri ödeyemez. Helga, yükümlülüklerini yerine getiremediği için iflas eder ve bar kapanır. 11 işçisi işini kaybeder.

Ardından “DRİNKBOND” fiyatları bir gecede % 90 oranında azalır. Yerlerde sürünmekte olan varlık değerleri, bankanın likiditesine zarar verir ve yeni kredi verememesine neden olur. Böylece kredilerde donma ve ekonomik aktivitede bozulmalar meydana gelir. İlginçtir, Helga’nın barına bonkör ödeme olanakları sağlayan tedarik şirketleri kendi çalışanlarının bireysel emeklilik birikimlerini de tahvil piyasalarına yatırmışlardır. Şimdi onlar da bu tahvillerden yüzde 90 zarar yazmak durumuyla karşı karşıyadırlar. Helga’nın üç nesildir bu işi yapan şarap tedarikçisi de iflas istemiş ve kapılarını kapatmış; biracısı ise rakibi tarafından devralınmış ve ivedilikle yerel fabrikayı kapatıp 150 işçisini işten çıkarmıştır. Fakat büyük bir şans eseri banka, finans kurumları ve onların saygıdeğer yöneticileri; hükümet tarafından milyarlarca dolar kılçıksız nakit sağlanarak korunur ve kurtarılır. Hepsi altı haneli bonusla ödüllendirilir. Bu operasyonlar için gereken yeni kaynaklar, Helga’nın barına hiç gitmemiş; işsiz, orta sınıf ve alkol kullanmayan insanlardan sağlanmıştır.