Advertisement

Tarihte derin krizlerin sonrası, köklü ekonomik ve politik değişimlerin yaşandığı dönemlerdir. Örneğin, Euro Bölgesi’nde tek bankacılık otoritesi, ülkelerin bütçe/egemenlik haklarından önemli ölçüde vazgeçmeleri bunlardan birisi. Dahası IMF gibi dünya para hareketlerinde liberalizasyonun bayraktarlığını ve denetimini yapan bir kurumun, kısmi kambiyo kontrolünü kabul etmesi. Hatta önermesi. 2008 yılından önce böylesi önerileri dile getirenlere, devletçi/sosyalist fikirleri savundukları suçlaması yapanlar şimdi neden çark ettiklerinin hikâyesini yazmaya çalışıyorlar.

Tarihi değişimlerin en son örneğini FED verdi. İlk defa bir merkez bankası, faiz politikasını doğrudan ekonominin içinde bulunduğu duruma göre ayarlayacağını ilan etti. Amerika’da işsizlik yüzde 6.5’e düşene kadar, enflasyon beklentileri yüzde 2.5’in altında kaldığı sürece faizleri bugünkü düzeyinde tutacak. Bu amaçla parasal genişlemeye devam edecek ve kamu kâğıdı alacak.

Uzmanlar FED bilanço büyüklüğünün gelecek yılın sonunda 4 trilyon dolara çıkacağını öngörüyor. Makro ekonomiye giriş derslerinde, merkez bankasının piyasadan her 100 dolarlık kâğıt alımının 900 dolarlık kaydi para yaratacağı anlatılır. Bu durumda, FED’in son parasal genişlemesinin, Amerika’da ve dünyada 9 trilyon dolarlık işlem hacminin yaratacağını söylemek yanlış olmaz.

AMAÇ EKONOMİYİ CANLANDIRMAK
FED Başkanı Bernanke, hanehalkının ve iş dünyasının güvenini ve harcamalarını artırmayı amaçladıklarını söylemiş. Bilindiği gibi Ocak 2013 itibarıyla, Amerika’da hayati önemi haiz üç konu hakkında karar verilecek: 1) Müzakereleri devam eden “mali uçurum”, 2) Kamu borçlanma limitinin yükseltilmesi ve 3) Kriz sırasında mevduata verilen ve süresi dolan garantinin yenilenip yenilenmeyeceği. Görünen o ki, FED alınacak kararlardan biri veya hepsinin büyüme dostu olmaması olasılığına göre kendini ayarlamaya çalışıyor. Yapmak istediği şey, eğer bahsi geçen alanlarda istenmeyen sonuçlar ortaya çıkarsa, “Korkmayın ben piyasaya istediği kadar likidite vereceğim” diyor.

DANSÖZLER BOL PARAYA ALIŞTI
FED’in kararlarını okuyunca, ülkemiz merkez bankacılığında uzun seneler deneyimi olan bir dostumun söyledikleri aklıma geldi. Ona göre, “Başarılı merkez bankacılığı, piyasaları alınan faiz kararı hakkında ikna edecek en iyi hikâyeyi yazabilmektir”. Hakikaten işsizlik yüzde 6.5 düzeyine ne zaman ulaşacak, kim söyleyebilir? Bazıları 2015 yılı diyor. Ama neye göre? Ellerindeki ekonomik modelleri çalıştırarak konuşuyorlar. Ama o modellerde sınırsız parasal genişlemenin yer almadığı kesin. Bana kalırsa FED, ABD ekonomisinin içinden geçmekte olduğu sürecin farkında. Maliye politikası çalışmıyor. Borçlanmanın kolaylaşması için piyasadan daha fazla kamu borç senedi alacak. Böylelikle bir yandan ABD Hazinesi’ne, diğer yandan bankalara yardımcı olacak.

Bankalar bilançolarını düzeltecekler. Şirketlere ve hanehalkına daha ucuz kredi verecekler. Onlar da yatırım ve tüketime devam edecek. Bu politikanın en önemli sorunu, enflasyonla mücadelenin bir kenara konması. Eğer toplam talep beklenenden hızlı artar ve enflasyonist baskılar artarsa ne olacak? Para muslukları birden kapatılacak mı? Kanımca o kadar kolay olmaz. Biliyorsunuz dansözler bol paraya alışınca masadan inmezler. Burada yine geldik bizim sıcak para konumuza. Beklentiler Japon Merkez Bankası’nın da FED’inkine benzer kararlar alacağı yönünde. Doğaldır, ihracat ve büyüme için kimse parasının değerlenmesini istemiyor. Çok yazdığım için sözü uzatmaya gerek yok. IMF bile “Dikkatli olun” diyor. Önlem almayı öneriyor.