Advertisement

İnsanoğlunun hayata geldikten sonraki tüm mücadelesi iyi yaşayabilmek içindir. Refahtan yeterince pay alabilmektir. Ortak yanımız daha iyi eğitim, sağlık, adalet, çevre vb. olanakları sağlayan bir ortamda karnımızı doyurmaktır.
Ama "daha iyi" ne demek? Ben babamın yaşadığı şartlardan çok daha iyi yaşadığımı biliyorum. Onun çocukluğunda, gençliğinde evde radyo, televizyon, bilgisayar, internet yoktu. Ulaşım bu kadar kolay değildi. En yakın kasabaya gidebilmek için sabah servisini yakalamak zorundaydı. Şimdi kasabadaki hizmetler ayağına geliyor. O zaman Türkiye büyük "inkişaf" (gelişme) göstermiş diyebilir miyiz?
Eğer iletişim dünyayı bu kadar küçültmeseydi karşılaştırmayı ülke içinde, geçmişle yapmak yetebilirdi. Ancak artık insanlar kitle iletişim araçlarıyla dışarıdaki yaşam standartlarını daha yakından izleyebiliyorlar. Kendi yaşam standartlarını gelişmiş ülkelerdekilerle karşılaştırıyorlar.

PARAYLA SAADET OLMAZ AMA

Resme bu açıdan bakınca, OECD'nin yayımladığı ve 2012 yılı için 36 ülkeyi kapsayan Daha İyi Yaşam Endeksi (DİYE) çok değerli bilgiler içeriyor. (www.oecdbetterlifeindex.org). Çalışmanın ilk saptaması gayet basit: "Para, mutluluğu satın alamasa da daha iyi hayat standardına ulaşabilmek için önemli bir araçtır." Bu bağlamda ortalama kişisel gelirin OECD ortalaması olan 22.387 dolardan az olduğuna dikkat çekiliyor.
Gelirin düşük olmasının bir nedeni, Türkiye'de çalışma çağındaki nüfusun yüzde 46'sının iş sahibi olması, daha önemlisi kadınların sadece yüzde 26 sının çalışması. Oranların OECD ortalamalarının çok altında olduğu belirtiliyor.
Eğitimdeki durum daha can sıkıcı. Eğitim iş bulmada çok önemli bir araç. Ancak ülkemizde 25-64 yaş arasındaki yetişkinlerin sadece yüzde 33 ü lise diplomasına sahip. OECD ortalaması yüzde 74. Eğitimde okuma-yazma, matematik ve fen bilimlerini içeren PISA değerlemesinde OECD ortalaması 497 iken, bizim ortalamamız 455. Çok para ayırmakla övünülen eğitimdeki niteliksel sorunlara yeteri kadar ilgiyi göstermediğimiz anlaşılıyor.
Sağlık göstergelerinden en basitini, evlerde kullanılan suyun kalitesini örnek vereyim. Türklerin yüzde 65'i suyun kalitesinden memnunken, oran OECD için yüzde 85'e çıkıyor.

SIRALAMADA GENELLİKLE SONUNCUYUZ
Yukarıdaki tablo DİYE'de, 36 ülke arasında yapılan karşılaştırmalarda kaçıncı sıralarda olduğumuzu gösteriyor. Seçimlere ilgi göstermede, eğlenceye zaman ayırmada üst sıralardayız. Buna karşılık özellikle eğitim, iş yaşamı, konut standartları ve diğer birçok alanda yerimiz aşağılarda.
Dolayısıyla, amaç sadece ekonomik büyüme olmamalı. Bina yıkıp yerine AVM yaparak yaşam standartlarımızı artıramayacağımızı ivedilikle kavramakta yarar var. Rakiplerimizin düzeyine çıkmak, sürdürülebilir kalkınmayı hızlandırabilmek için yapılması gerekenleri düşünmeliyiz.
Aksi halde; hep Osmanlı dönemiyle karşılaştırma yapar, kendimizi aldatır, yerimizde sayarız.