Advertisement

2012 büyüme rakamları farklı yorumlara yol açtı. Hükümet ve onun gibi düşünenler yüzde 2.2'lik büyümeyi, krizi atlatamayan AB üyeleriyle karşılaştırdılar. Onlardan daha iyi bir büyüme performansı yakaladığımızı, bunun başarı olduğunu iddia ettiler.
Buna karşılık muhalefet, bir önceki yılla karşılaştırıldığında büyüme hızındaki düşüşte dünyada ilk beşe girdiğimizi, bunun bir istikrarsızlık örneği olduğunu ileri sürdü.
Ekonomide tek doğru yoktur. Bu bağlamda büyümeye refahtan pay almak olarak bakmanın daha yerinde olacağını düşünüyorum. Diğer bir deyimle; evet, ekonomi az da olsa büyüyor ama nasıl?
Türkiye'nin büyüme hikâyesi biraz kentsel dönüşüme benziyor. İçinde yaşadığımız evler var. Ama depreme dayanıksız ve yaşam standartları çoğunlukla düşük.

SANAYİ ÜRETİMİNİN KATKISI AZALDI
Verilere daha yakından, üretim tarafından bakınca, sanayi üretiminde gözle görülen bir düşüş var. Özellikle elektrik üretimi, ulaştırma ve lojistik, biraz da inşaat sektörünün aktivitelerinde izlenen azalma imalat sanayiinin performansını negatif etkilemiş. Üretimi biraz kurtaran tarım olmuş. En büyük katkıyı sağlayan ise finansal faaliyetler olmuş.
Ancak ihracatın katkısı sayesinde ekonomi büyüyebilmiş. Eğer dış satımda görülen performans olmasaydı, büyümenin yükü iç dengelere kalsaymış ekonomi küçülürmüş. Dolayısıyla ihracatçılara teşekkür etmek gerek.
Ancak madem bu kadar ihracat var nasıl sanayi üretimi beklenen performansı göstermiyor diye bir soru aklınıza gelebilir. Cevap çok basit, değerli TL nedeniyle üretimde girdi olarak çoğunlukla ithal mal kullanılması.

HANEHALKI BİRAZ DAHA FAKİRLEŞTİ
Harcama tarafının en çok üzerinde durulması gereken verisi, hanehalkı tüketiminde geçen yılın dört çeyreğinde de görülen düşüş. Negatif veriler insanların bir önceki yıla göre, reel anlamda, daha az tükettiğini gösteriyor. Bana göre büyüme rakamlarının en çok üzerinde durulması gereken yanı burası. Ekonomi büyüyor, ihracat artıyor ama insanlar refahtan yeteri kadar pay alamıyorlar. Geçen yıl tükettiklerinden daha az tüketmek zorunda kalmışlar. Dolayısıyla hanehalkının tüketmek, günlük gıdasını, giyimini, eğlencesini veya diğer tüketimini çoğaltacak kadar geliri olmamış.
O zaman bu büyüme modelinin geleceğini düşünmekte büyük fayda var. Bu sistem, bir yandan dolar milyarderleri çoğalırken diğer yandan yeteri kadar tüketim yapamayanların sayısını artırıyor.
Harcama tarafının diğer dikkat çeken yanı, ekonomik aktiviteye en fazla desteği kamu vermiş. Maaş ve ücret ödemeleri ile mal ve hizmet satışları sayesinde büyüme hızı daha fazla düşmemiş. Önümüz seçimler dönemi olduğuna göre aynı yönde hareketleri beklemek çok yanlış olmaz.
Ancak içinde bulunduğumuz yılın ilk çeyreği hem elektrik üretimi ve tüketimi hem de ihracat verileri açısından çok cesaret verici değil. Buna karşılık kamu harcama hızını düşürme niyetinde görünmüyor. OVP büyüme hedefinin tutması biraz zor.
Bu ortamda TCMB'nin işi daha zorlaşıyor. Faizleri ekonomiyi canlandıracak, hükümeti üzmeyecek kadar indirmek mi yoksa sıcak paranın getiri iştahını bozmayacak kadar yükseltmek mi?
Seçim ortamları bu tür kararların sağlıklı alınmasını zorlaştırır.