Advertisement

Kamu mali disiplininin sayısal değil kavramsal olduğuna inanırım. Disiplin sayısal yaklaşımla ele alınırsa günü kurtarmaya yönelik hareketler genel kabul görür. Halbuki ekonomik istikrarı sürdürebilmek için uzun vadeli bakış açılarına ihtiyaç var.
Örneğin bütçenin gelir tarafındaki bir defalık; özelleştirme, bedelli askerlik gibi kalemlere dayanarak harcamaları yükseltmek günümüzde sıkıntı yaratmayabilir. Ama ileride böylesi gelirlerin yerine başkasını bulamayınca, açık büyüyecektir.

İLAÇ FİYATI ÜZERİNDEN BÜTÇE POLİTİKASI BELİRLEMEK
13 Mart 2013 tarihli yazımı söyle bitirmiştim. "İlaç konusu şimdilik pazarlıklarla çözülüyormuş gibi görünebilir. Ama daha fazla prim ve vergi toplamadan bol keseden sağlık harcaması yapmanın bir sınırı olduğunu unutmamakta yarar var. Kanımca kamu, yakın gelecekte sağlık harcamaları için yeni önlemler gündeme getirmek zorunda kalacak." Konuyu Edirne'de yaşanan Dilek Özçelik olayına getirmek istiyorum. Öncelikle Sevgili Dilek'e acil şifalar diliyorum. Ardından Türkiye'nin, sağlık sisteminde yaşananları daha yakından görmesine yaptığı katkılar için kendisine teşekkür ediyorum. Eminim onun böyle bir niyeti yoktu. Sadece verdiği mücadelede kendisine yardımcı olacak birisini arıyordu. Ama birçok insan, onun duyarlılığı ve cesareti sayesinde sorunların farkına vardı.
Yukarıda değindiğim yazımda da belirttiğim gibi, sağlık önemli konu. ilaç onun vazgeçilmez parçası. Ne ilaç şirketleri hastaların yaşam mücadelesini sömürerek fahiş fiyata ilaç satabilmeli ne de devlet ben bu fiyattan ilaç almam diye diretmeli. Eğer sosyal devlette böylesi olayları tekrar yaşamak istemiyorsak; tedaviye ve ilaca baştan sıkı kurallar koymak lazım. Daha açıkçası, ekonomik şartları uygun kişilerden daha fazla katkı payı alabilmenin koşulları yaratılmalı. Popülist, oy kaynağı olarak
görüp ucuz veya bedava sağlık hizmeti olamayacağı gerçeğini, toplum olarak bir an önce anlamamız gerek.

BOTAŞ'IN VERGİ ÖDEME PERFORMANSI
Yapısal sorunlara geçici çözümler bulmanın küçük bir örneğini de BOTAŞ için verebiliriz. Geçen ay bütçe gelirlerinden yola çıkarak bir tahmin yapmış ve mart ayı ithalatının 22 milyar dolardan az olmayacağını öngörmüştüm. Dış ticaret rakamları açıklanınca tahminimde epeyi yanıldığım ortaya çıktı. Eğer önceden ihtiyatlı yaklaşmamış olsaydım yanılgımı açıklamakta zorlanacaktım. Yaptığım araştırmalarım beni BOTAŞ'a götürdü. Adı geçen KİT'in daha önce ödeyemediği doğalgaz ithalatından doğan KDV borçlarını, ocak ayından itibaren ödemeye başladığını öğrendim. Bunun nasıl sağlandığını doğal olarak detayıyla bilemiyorum. Ancak duyumlarım iki konuyu öne çıkarıyor. İlki önceden kalan "al ya da öde" borçlarının azaldığı. Bu oldukça sevindirici bir gelişme.
Ben biraz ikinci konu üzerinde duracağım. BOTAŞ geçen yılın eylül-aralık döneminde YİD doğalgaz çevrim santrallarına sattığı doğalgazın fiyatına yüzde 40 civarında zam yapmış. Ocak başından itibaren bu uygulamasını geri almış. Bu zam YİD şirketlerini etkilemiyor. Zammı ürettikleri elektrik fiyatına otomatik olarak yansıtıyorlar. Elektrik ticaretini düzenleyen TETTAŞ'tan tahsil ediyorlar. Şimdilik yukarıdaki işlemden çok büyük zararı olmasa da, TETTAŞ dağıtıcılara zammı yansıtmazsa gelir kaybını sineye çekiyor. Veya diğer kamu kurumlarına olan borçları artıyor. Ne kadarı BOTAŞ'ın belli değil ama geçen yıl KİT'lerin iç borçları, yüzde 23 artarak 41.4 milyar liraya çıkmış. Bunun 18.5 milyar lirası, başta enerji sektöründekiler olmak üzere, KİT'lerin birbirlerine olan borçları.
Kısa vadeli çözümler bütçeye yarıyor ama diğer kamunun dengelerini bozabiliyor.