Advertisement

Türkiye'nin kısa vadeli dış borç stokundaki artış hızlandı. Sadece iki aylık artış yüzde 8'e ulaştı. Toplam kısa vadeli dış borç 109 milyar doları geçti.
Ancak bu rakama bir de orta ve uzun vadeli olup bir yıl içinde geri ödenmesi gereken 151 milyar doları da eklemek lazım. Dolayısıyla cari açık düşüyor diye sevinmenin bir âlemi yok. Ülkenin döviz ihtiyacı o tarafta azalsa da, dış borçlar nedeniyle artıyor. Bu miktara tahmini cari açık rakamını ekleyin. Yıllık ihtiyacın 210 milyar doları geçtiğini göreceksiniz.

BANKALARDAKİ HESAPLAR

Reel sektördeki artış, ithalat için aldığı borçlardan kaynaklanıyor. İthalatla bağlantılı, yani anlaşılabilir bir gelişme.
Buna karşılık bankaların kısa vadeli borç artışında en büyük kalemlerden biri "banka mevduatı". Diğer bir deyimle yerel bankalarda yabancı bankaların tuttuğu mevduat. 1989 yılında bu kalemde tutulan para 618 milyon dolarmış. Şubat ayında 22 milyar dolara çıkmış. Sadece iki aylık artış hızı yüzde 18.
Asıl ilginç olan gelişme, bu hesapların verilerini yayınlayan Merkez Bankası istatistiklerine göre en büyük artış 1990 ve 2010 yıllarında görülüyor. İlkinde yüzde 139'luk, ikincisinde ise yüzde 126'lık büyüme var.
1990 yılındaki artışın nedeni çok basit. Bir önceki yıl Türkiye'de kambiyo rejiminin (sermaye hareketleri) tamamen libere edilmesi. Buna karşılık 2010 yılındaki hareketin böyle bir nedeni yok. Olsa olsa dünya krizinin bir etkisi olarak yorumlanabilir. Dışarıda faizler çok düşünce, bizim bankalarımızın dövize ödediği yüksek faizden yararlanmak isteyenlerin bir tercihi olarak değerlendirilebilir.
Konunun uzmanları, bu hesapların büyük bir bölümünün "fiduciary" hesaplar olduğunu belirtiyorlar. Söz konusu hesaplarda, normal mevduattan faklı olarak paranın sahibi ile yöneten aynı kişi değil. Kısacası banka veya bir kişi, mevduat sahibi adına parayı yönetiyor. Bir örnek vermek gerekirse, parasını İsviçre'de veya vergi cennetlerinden birinde mevduat olarak tutan bir TC vatandaşı veya şirketi, parasının Türkiye'deki bir bankada mevduat olarak değerlendirilmesini istiyor. Ama hesap herhangi bir nedenle, kendi adına değil de, İsviçre bankası adına açılıyor.

VARLIK BARIŞI (MALİ AF)

Hükümet tekrar bir varlık barışı hazırlığı içinde. Basına göre Türklerin yurtdışında 138 milyar doları varmış. Bunun Türkiye'ye getirilmesi amaçlanıyormuş.
Yukarıda da değindiğim gibi bir kısmı fiilen zaten gelmiş. Ancak nedense bunca barışa/affa rağmen hesap sahipleri isimlerinin bilinmesini istemiyorlar.
Bunun nedenini sadece kriminal nedenlere bağlamak, işin kolayına kaçmak olur ve çözüme yönelik girişimleri engeller. Olayın içsel nedenleri; Türkiye ekonomisindeki kayıtdışılık, vergi denetim sistemi ve yargıya olan güven sorunu olabilir. Ekonominin neredeyse üçte birinin kayıtdışı olduğunu Maliye Bakanı söylüyor. Bu şartlarda kazanılan para, istendiği zaman ihtiyari vergi denetimlerine tabi olabilir. Vergi denetimlerinin şeffaf ve hesap verilebilir olmadığı bir ortam, kayıtdışı para kazananı rahatsız eder. Hukuk sistemindeki yavaşlık ve diğer sorunları da buna eklerseniz paraların neden dışarıda tutulduğunu kısmen anlayabilirsiniz.
Ancak dünyada yaşanan konjonktür, gizli hesap uygulamasına son verilmesi için ABD, Almanya ve İngiltere gibi ülkelerin baskıları artık dışarıda, hem de çok düşük faizle, para tutmanın sonunu getirmek üzere.
Dolayısıyla, eğer öncelikli olarak içerideki yapısal sorunları ortadan kaldıran yasal ve idari değişiklikler hayata geçirilebilirse, yapılacak bir varlık barışının başarılı olma şansı diğerlerinden fazla olabilir.