Advertisement

Faizler düşerken hanehalklarının borçları çoğalıyor

Piyasalarda bir bayram havasıdır aldı başını gidiyor. Büyük merkez bankalarının başlattığı bol ve ucuz para furyası devam ediyor. İş öyle bir hal aldı ki, sanki merkez bankaları birbirleriyle yarışa girdiler. Ortalığa tam bir iyimserlik havası yayıyorlar.
Öncelikli amaçları finansal sektördeki yapısal sorunlarına deva olmak. Yüksek maliyet nedeniyle siyasetçiler reformları ertelemeye çalışıyor. Ama asıl neden kamu borçlarının aşırı yüksekliği. Kendisi sorunlu olan bankacılık sistemi hazineleri ucuz fonlayamayınca, merkez bankalarının sağladığı bol parayla borçlanma maliyetleri düşürülüyor. Yanı sıra ihracatı teşvik etmek için döviz kurları düşük tutulmaya çalışılıyor.
Bu arada bol paraya kavuşan bankalar kaynakların bir kısmını, faizlerin daha yüksek olduğu, yükselen piyasa ekonomilerine yönlendiriyorlar. Buralarda portföy yatırımının yanında, ülkedeki tasarrufların az olması nedeniyle yeterli kaynak bulamayan bankalara da borç veriyorlar. Bankalar için yerli paraya oranla daha ucuz olan dövizli fonlama kredi vermede rahatlık sağlıyor.

BORÇLAR ÇOK HIZLI BÜYÜDÜ

Bu bağlamda, son on yılda, Türkiye'de hanehalklarının kullandığı kredilerin aşırı büyüdüğünü, bunun dikkatle izlenmesi gerektiğini defalarca yazdım. Konuya değinen bazı piyasa iktisatçıları, nominal rakamın önemli olmadığını sürekli vurguladılar. 2002 yılında sadece 6.6 milyar lira olan toplam hanehalkı borcunun, 2012 yılı sonunda 272 milyar liraya çıkmasının önemini görmezlikten geldiler. Borçların kısa sürede kırk kat büyüdüğünü önemsemediler. "Önemli olan borçların milli gelire oranıdır. Diğer ülkelerde bu oran yüzde yüze yaklaşıyor. Türkiye'de henüz yüzde yirmilere bile çıkmadı" dediler.
Buna karşılık, toplam bireysel kredileri ayırmak gerektiğini, uzun vadeli konut (mortgage) kredileri ve kısa vadeli tüketici kredileri ile kredi kartı borçlarının toplam içindeki yerinin karşılaştırılmasının daha doğru olacağını söyledim. Çünkü insanları geri ödemede asıl zorlayan bu tür kredilerdir.
Daha önemlisi, ülke karşılaştırması yapılırken kısa ve uzun vadeli kredilere beraber bakınca büyük bir yanılgıya neden olunuyor. Amerika, İngiltere ve Avrupa'da uzun vadeli mortgage kredileri hanehalklarının borçları içinde büyük çoğunluğu oluşturuyor. Buna karşılık bizim gibi ülkelerde bu kredilerin borç toplamı içindeki ağırlığı az.

 


BORÇLAR KISA VADELİ

Aşağıdaki tabloda 2012 yıl sonu itibarıyla, İngiltere, ABD, AB ve Türkiye'deki konut (mortgage) ve tüketici kredileri karşılaştırılıyor. Görüldüğü gibi, konut kredileri milli gelire oran olarak karşılaştırıldığında İngiltere ve ABD yüzde 80'li seviyelere kadar çıkarken, Türkiye'de bu oran yüzde 6'dan az. Buna karşılık, tüketici kredilerinde Türkiye'nin yeri İngiltere ve AB ortalamasının üstünde. Oralarda milli gelirin yüzde 10-11'i kadar olan toplam krediler, bizde yüzde 13'e yaklaşıyor. Amerika'da ise yüzde 17'den fazla.
Dolayısıyla bizde hanehalklarının borcunun az olduğunu söyleyemeyiz. O zaman ailelere, "Bugün için düşme eğiliminde olan faizlerden yararlanın, daha fazla borçlanın" demeden önce iyi düşünmek lazım. Dış dengelerdeki sorunlar nedeniyle ihracat yapamayınca, içeride de tüketimi artırmak için ücret artışına gidemeyince, insanları daha fazla borçlanmaya teşvik etmemek lazım.
Unutmamakta yarar var. Gün gelip faizler yükselmeye başlayınca, ilk darbeyi yiyecek kesim kısa vadeli tüketici kredisi borcu olan, dar ve sabit gelirli hanehalkları olacak.