Advertisement

Eğer cari açık yapısal bir sorunsa ve ister enerjide dışa bağımlılık ister tasarruf yetersizliği gibi kısa vadeli çözümü olmayan etkenlere bağlıysa, finansmanı her zaman sorun olacaktır. Bu bağlamda doğrudan yabancı sermaye yatırımları artınca seviniyoruz. Sıcak para geleceğine doğrudan yatırım gelsin, üretim yapsın, işçi çalıştırsın diyoruz. Boş arsaya fabrika yapacak yabancı yatırımcıyı Türkiye’ye çekmeye çalışıyoruz.

KISACA KARAR ALMA PROSEDÜRÜ
Ama artık yabancıların ülke seçimi yaparken nelere önem verdiklerini önemsemez olduk. Aslında kesin kurallara bağlanmış bir prosedür yok. Bilinen bir şey; yatırım yapılacak yerin seçiminde siyasi etkenler de rol oynuyor. Yatırımcılar önce yaklaşık 10 ülkeden oluşan bir aday ülke listesi belirliyorlar. Bu seçimde ana etkenler dış ticaretteki serbestlik, piyasaya giriş koşulları ve en önemlisi büyümedeki istikrar. Eğer büyüme çok inişli çıkışlıysa, istikrar yoksa o ülke aday listesine dahil edilmiyor. İkinci aşamada vergi ve teşvikler, yatırım yapılacak sektördeki geçmiş deneyimler, sorumlu kamu kuruluşlarının davranış kalıpları, yatırım mekânı gibi faktörler devreye giriyor.

Görüldüğü gibi kamusal yapı öne çıkıyor. Adaylar iki veya üç ülkeye indiriliyor. Kısa listeye giren adaylar arasından seçim yapmak için; işgücü konuları, bölgesel teşvikler vb. maliyet unsurları inceleniyor. Son aşamaya gelinince üzerinde en fazla durulan konular arasında hükümetlerin ve kamu kurumlarının tepkileri geliyor. Bunların arasında vergi, teşvik, düzenleyici denetleyici otoriteler ve yerel yönetimler gibi kamusal yapılar öne çıkıyor. Öyle ki, bu kurumlardaki uzmanlık yapısı bile karar verenlerin önceliği olabiliyor. Çünkü uzun vadeli yatırımlarda yabancı yatırımcı en çok onlarla muhatap olacaklarını biliyor.

DEVRE ARASINDA KURAL DEĞİŞTİRMEK
Ülkemiz için yapılan çalışmalar, doğrudan yabancı sermayenin karar alma sürecinde en çok düşündüğü konuların başında kayıtdışılık, sık değiştirilen yasal ve idari mevzuat olduğunu gösteriyor. Kayıtdışılıkta çok haklılar. Rakip şirket hem istihdamda hem de mal ve hizmet alım satımında kayıtdışına çıkabiliyorsa maliyetlerini düşürebiliyor demektir.

Yabancıların böylesi işlemleri yapmak istemedikleri sürece piyasada kalma şartları zorlaşacaktır. Bu gerçeklere rağmen yeni vergi reformu paketinde bu konuda yapısal bir adım yok. Devamlı değişen mevzuat ve yavaş işleyen hukuk sistemi ise yabancılar için bir kâbus. Uzun araştırmalar sonucu geldiniz, para yatırdınız, doğal olarak ne kadar kazanabileceğinizi hesaplamak istiyorsunuz. Hiç tartışılmadan aniden bir yasa çıkıyor, satışlarınıza sınırlamalar getiriyor. Büyük bir ortaklık için pazarlık yapıyorsunuz, var olan düzenlemelere bakarak karar veriyorsunuz. Aradan biraz zaman geçince, aynı alanda kamunun rakip yatırımlara ortak olduğunu görünce şaşırıyorsunuz. Yanı sıra canlı yayında kazanılan ihalenin iptal edildiğini görüyorsunuz.

Bütün hesaplarınız altüst oluyor. Yanı sıra, bir habere göre; İhale Kanunu’nda yapılacak bir değişiklikle kamu ihalelerinde yerli ürün kullanımı zorunlu olacakmış. Aslında geç kalınmış bir karar. Ancak, dış ticarette bunca serbestlik varken bu değişikliği anlamak güç. Dışarıdan ucuz mal ithal ederek üretim planlaması yapan şirketler ne yapacak? Böylesi ani değişiklikler, yeni yatırım yapmayı düşünen yatırımcıları ürkütecektir. Yatırımlarını başka ülkelere yönlendireceklerdir. O zaman eğer cari açığı hızla azaltamazsak daha çok sıcak paraya bağımlı olacağız demektir.