Advertisement

Dünyada parasal sıkılaştırmaya doğru gidildiğinin genel kabul görmesiyle beraber, yükselen piyasa ekonomileri kendilerini yeni dengelere hazırlamak için çeşitli söylemler geliştiriyorlar.
Bunlardan birisi de Türkiye. Ekonomi yetkilileri hem açıklanan OVP'de hem de yaptıkları sunumlarda cari açığın yarattığı sorunların farkında olduklarını sıklıkla tekrarlıyorlar. Sunumlarında Bireysel Emeklilik Sistemi'nde (BES) yapılan son reformu da sıklıkla kullanıyorlar.
BES gerek başlangıcıyla gerek bu yılbaşında başlanan devlet katkısıyla tasarrufların artmasına ve yastık altından piyasalara yönlendirilmesine önemli katkılar sağladı. Bugün gelinen aşamada 3.4 milyon kadar katılımcı ve 20 milyar lira kadar fonla ilk on yılda gelinen yer önemli bir aşama.
Ancak bu büyüklük diğer ülkelerle karşılaştırılınca daha anlamlı oluyor. Bizim fonlarımız milli gelirin yüzde 2'si kadarken; ABD'de yüzde 73, İngiltere'de yüzde 89, Meksika'da yüzde 13, Macaristan'da yüzde 15 civarında. Yarıdan fazlası Amerika ve İngiltere'ye ait küresel emeklilik fonlarının, yönetilen parası 34 trilyon dolar. Kısacası bizim daha gidecek çok yolumuz var.

YOL NE KADAR AÇIK?
Gitmemiz gerekiyor da yol nasıl, ulaşımı kolay mı?
Çalışmalarından çok yararlandığım Türk Ekonomi Bankası nın iki değerli ekonomisti, Selim Çakır ve Emre Tekmen bu konuyu ele alan bir çalışma yayımladılar. BES'in geldiği düzeyin önemini onlar da kabul ediyor. Ancak bundan sonrası, iç tasarruflara yeni katkı sağlaması ve dolayısıyla cari açığı düşürme açısından sonuçlar pek cesaret verici görünmüyor.
İlk üzerinde durulan konu gelir dağılımı. TCMB'nin çalışmalarına göre Türkiye'de gerçek anlamda tasarruf edebilen grup en yüksek yüzde 20'ye girenler. İkinci dilimdekilerazdaolsa para biriktiriyor ama tasarrufları her yıl düşüyor. Geri kalan yüzde 60 zaten borçlu, tasarruf edemiyor. Bu bağlamda hanehalkının tasarrufları 2007 yılında yüzde 12.2 iken 2011 yılında yüzde 7.5 e düşmüş.
Çalışma bazı varsayımlarla sistemin gelecek on yılda 100 milyar liralık bir fon toplamına ulaşabileceğini öngörüyor. Bu yıllık yüzde 0.3'lük bir katkı, iç tasarruf artışı demek.
Ancak cari açığın yüzde 7'ler düzeyinde olduğu bir ekonomi için bu kaynak, çölde su damlasında biraz daha fazla katkı anlamına gelir.

SGK AÇIKLARI
Emeklilik ve tasarruf deyince, üzerinde şimdiden düşünülmesi ve önlem alınmazsa ileride çocuklarımızın başını çok ağrıtacak konu kamu emeklilik ve sosyal güvenlik sistemi.
OVP'ye göre, 2014 yılında SGK'ya bütçeden aktarılacak para, milli gelirin yüzde 4.5'i kadar, 77 milyar lira. Buna karşılık tüm kamunun yaptığı yatırımların toplamı 72 milyar lira.
IMF son Mali İzleme Raporu'nda ülkelerin yapısal mali göstergelerini, yani gelecekteki kamu borç yükümlülüklerini karşılaştırmış. Buna göre, Türkiye'nin 2013-2050 yılları arasında, sadece emeklilik sistemine yapacağı transferlerin toplamının bugünkü değere indirgenmiş değeri, milli gelirin toplamından fazla. Aynı dönemde sağlık için yapılacak harcamaların bugünkü değere indirgenmiş toplamı ise milli gelirin yüzde 74'ü. İkisinin toplamı yüzde 180'e ulaşıyor.
Sizler, "35 yıl sonrasını bırak. Hayat o kadar uzun değil. Piyasalarda kimse bu kadar uzun vadeli yatırım yapmıyor" diyebilirsiniz. Ama IMF'nin çalışması bizimle aynı grupta olan diğer ülkeleri de kapsıyor. Borç büyüklüğüyle listenin en kötüsü biziz. Dolayısıyla dışarıdan gelecek kaynak azalmaya başladığında bizim ihtiyaçlarımız diğerlerinden fazla olacaksa işimiz zor demektir