Advertisement

"Torba Kanun" devlete borcu olup ödeyemeyenler ve ödemeyenlerin) mutlu etti. Memurlar ve diğer çalışanları sevindiren kadar ürküten, tedirgin eden maddeler de var.
Af yasaları artık sıradan bir uygulama haline geldi. Ödememe alışkanlığı, mali disiplin açısından ileride sorun oluşturacak. Vergi ve sosyal güvenlik uzmanları devletin bu yasayla, 120 milyar liralık alacağından ya vazgeçtiğini ya da yeniden yapılandırdığını belirtiyorlar. Merkezi bütçe gelirlerinin yaklaşık 300 milyar lira civarında olduğu göz önüne alınırsa, affın kapsamı oldukça geniş.
Küresel krizden etkilenen bir ekonomide vergi ve sosyal güvenlik primlerinin ödenmesinde sorunlar olması bekleniyordu. Bu nedenle bazı kamu alacaklarının af edilmesi normal.

VERGİ LEVHASINI GÖRÜNÜR YERE ASMAKTAN NEDEN VAZGEÇİLİYOR?
Bu bağlamda kanunun bir çok maddesini çeşitli bakış açılarıyla yorumlamak, ardında anlaşılır bir mantık bulmak belki mümkün.
Ancak, 85. maddeyi anlamak çok zor. Bu madde ile Vergi Usul Kanunu'nun 5'inci maddesindeki "levhayı merkezlerine, şubelerine, satış mağazalarına iş sahipleri ile mükellefler tarafından kolayca okunup görünecek şekilde asmak zorundadırlar." ibaresi "levhayı asmak zorundadırlar" şeklinde değiştiriliyor.
Bankanın, kuyumcunun, avukatın, süpermarketin ne kadar vergi ödediğini müşterilerin bilmesinde ne tür bir sorun olabilir anlamıyorum. Bazıları, ödedikleri vergilerin, işyerine gelen asgari ücretli müşterilerinin ödediğinden daha az olmasından utanıyorlar mı acaba?
Yoksa bazı iş yerlerinin ödediği vergiye bakan müşteriler o işyerinin neden levhadaki kadar az vergi ödediğini sorgulamaya mı başladılar? Acaba, büyük iş yapan bazı şirketler, çalıştırdığı müdürün ödediği kadar vergi ödedikleri anlaşılınca çeşitli sorulara mı muhatap olmaya başladı.
Her ne olursa olsun devletin şeffaflıktan korkmaması lazım. Çağdaş demokratik devlet
anlayışının özü şeffaflık ve hesap vermektir.
Hükümetler ülke
güvenliğini ilgilendiren konular dışındaki tüm alanlarda olabildiğince şeffaf olmayı amaçlamalıdırlar.

YAP-İŞLET- DEVRET (YİD) VE ŞEFFAFLIK
Ancak "Torba Kanun"da, şeffaflıktan uzaklaşılan bir uygulama daha var. Daha önce Yüksek Planlama Kurulu ve Bakanlar Kurulu'nun yetkisinde olan YİD projelerine ilişkin bazı yetkiler, bu kanunla ilgili bakana devrediliyor.
Ayrıca yeni bazı garantiler verilmesi de söz konusu. "Talep garantisi" verilmesinin bu kadar kolaylaştırılması mali disiplin açısından oldukça riskli bir durum.
YİD projelerine verilecek garantiler, ekonominin iyi gittiği günlerde çok dikkat çekmez. Ama kriz dönemlerinde bütçeyi mahveder. Kamu zaten ödeme yapmakta zorlandığı bir dönemde, bir de bu tür çok fazla bilinmeyen garantiler ortaya çıkar. Bütçede açıkça yazılmadığı için hiç aklınızda olmayan bu tür bir ödemeyi yapsanız bir türlü, yapmasanız bir türlü. Bunun en güzel örneği 2001 krizinde ortaya çıkan kamu bankalarının görev zararlarıdır.
Kamunun borç dinamiklerinin geleceği açısından risk oluşturan bu tür şeffaflığa aykırı işlemler, kriz
dönemlerinde piyasalarda da çok hoş karşılanmaz.
Avrupa'da bu günlerde yaşanan tartışmalara bakmakta yarar var. Daha önce üzerinde fazla düşünülmeden verilen garantilerin hesabı yapılmaya çalışılıyor. Her kafadan bir ses çıkıyor. Rakamlar net olmadığı için risk primleri yükselmeye başladı. Şeffaflıktan uzaklaşmaya devam edilirse bizde de aynı şeyler olabilir. Bu bağlamda
YİD projelerinin yüklendiği yükümlülüklerin Bakanlar Kurulu kararına bağlanması ve Resmi Gazete'de
yayımlanmasını tekrar düşünmek lazım. Çünkü şeffaf devletin; kendisinden hesap soran, levhasını görünür yere asmaktan utanmayan, dürüst vergi ödeyicisi vatandaşından çekinecek bir şeyi olmaz.