Advertisement

 

Cumhuriyet’in 100. Yılına yönelik söylemler hepimizi heyecanlanıyor.

Özellikle siyasi partilerin ekonomi programları başta olmak üzere deyatlı projeleri tartışmak, eleştirmek, üzerinde karşılıklı fikir yürütmek, sevindirici bir gelişme.

Örneğin, eğitimde yeni teknolojilerin kullanılması, ihracat hedefleri, aile sigortası, KOBİ’lere ucuz kredi verilmesi, tarımsal desteklemede ürün bazlı yaklaşımlar, günlük medyada sıklıkla tartışılır oldu. Geniş toplum kesimlerini ilgilendiren bu tür konularda sivil toplum örgütleri ve üniverisiteler de fikirlerini çekinmeden söylemeliler. Tabiki sadece hoşa gidecekleri değil.

Orta vadeli hedeflerin tartışılması güzel de, küçük (!) bir sorun var. Partilere göre Türkiye hızla büyüyecek. Ama on yıl sonra nasıl bir dünyada yaşayacağımız konusu pek gündeme getirilmiyor. Oldukça iddialı büyüme hedefleri için sermaye ve enerji nereden bulunacak çok değinilmemiş.

Biliyorsunuz sermaye için iki tür ana kaynak var. İç ve dış tasarruflar.

Metinlerde ben mi göremedim acaba? İç tasarrufları arttırmak için kur, vergi ve faiz politikası önerileri yok. Örneğin, içeride tasarruf yapabilecek kadar kar, faiz, rant ve ücret getirisi olanların tasarruflarını yurt dışında tutmaları konusunda uygulanacak teşvikler, uygulamalar hakkında hiç ip ucuna rastlamadım.

2020’LERDE YETERLİ KAYNAK OLMAYABİLİR

Dış tasarruf ihtiyacı konusunda görüş ayrılığı sadece miktarda. Ama 2020’li yıllarda dünyada yeteri kadar tasarruf olacak mı konusuna pek değinen yok.

Ne yazık ki, bu alanda yapılan çalışmalar pek olumlu mesaj vermiyor. Örneğin ABD’nin gelecek on yılını araştıran; George P. Shultz, Paul Volker, Michael Bloomberg gibi isimlerin koordinasyonunda yapılan, bir çalışmaya göre Amerika’nın durumu pek parlak değil.

Oldukça kapsamlı rapordan küçük bir kaç örnek vermekte yarar var. Çalışmaya göre, hemen önlem alınmazsa, sosyal destek programlarının ABD bütçesine yükü, 2025 yılında toplam bütçe gelirlerine eşitleniyor. Sonra aşıyor. Fonlanmamış yükümlülüklerin bugünkü değere indirgenmiş toplamı 66 trilyon Dolar civarında.

Bu nedenle, gittikçe daha büyük sorun olan bütçe açığına çare bulmak için başta FED olmak üzere her kurum elinden geleni yapmaya çalışıyor. Bu nedenle enflasyon ve faizlerin yükselmesi ABD Hazine’si için tam bir kabus senaryosu.

Buna karşılık, paralarının yüzde 30’unu kamu kağıtlarına yatıran ve yıllık en az yüzde 8 getiri hedefleyen emeklilik fonları için de düşük faizler büyük sorun. Onlar da ellerindeki varlıkların yükümlülüklerini karşılayamamasından şikayetçi. Anlayacağınız iki ucu kirli değnek vaziyeti.

Benzeri durum, yaşlanan nüfus sorunu, başta Japonya olmak üzere, Çin, Almanya ve Fransa gibi ülkelerin kamu dengelerini şimdiden tehdit etmeye başladı. Bir de son dünya krizinden miras kalan borç sorunu var.

Özetle, yüksek büyüme hedefine ulaşmak için yurt dışından ucuz kaynak bulmak, bugünkü kadar kolay olmayabilir.

ÜRETİM İÇİN DAHA ÇOK ENERJİ LAZIM

İkinci ve üzerinde daha dikkatle düşünülmnesi gereken konu, yetersiz enerji kaynağı.

Önümüzdeki on yılda dünyada hangi ülkenin ne kadar büyüyeceği konusunda çeşitli senaryolar üretiliyor. Bu çalışmaların çoğunda enerji kaynaklarının nereden ve nasıl sağlanacağı konusunda doyurucu bir açıklama yok.

Yeni bir enerji teknolojisi mi bulunacak? Böyle bir seçenek yoksa; kömür, petrol ve doğal gaz ağırlıklı enerji üretiminde kaynak sıkıntıları nasıl aşılacak? Büyümek için gerekli olan enerji nereden bulunacak? Birincil kaynaklar bulunsa bile enerji yatırımları için finansman nasıl bulunacak?

Bunlar hem Türkiye hem de dünya da çözüm bekleyen konular. Büyümek için gerekli olan yetişmiş eleman, sermaye ve enerji ihtiyacının akılcı yönetemlerle nasıl karşılanacağı önemli.

Popülizm denizinde boğulmak istemiyorsak daha çok soru sormak gerekiyor.