Advertisement

Son küresel krizden, eskiden çok borcu olmayan hanehalkının, daha fazla borçlanarak tüketimi yükseltmesi sayesinde çıktık. Bu nedenle, hanehalkının borç yükü her geçen gün kalıcı bir sorun haline gelmeye başladı. Birçok aile borç sorunuyla yaşıyor. Dolayısıyla, gelirlerinde bir yükselme olmadığı sürece, düşük faiz politikasının devamı, onlar için önemli. Büyümenin bir kaynağı da yurt dışından ithal edilen tasarruflar. Bu amaçla, dışarıdaki kaynakları cezbedecek ekonomik bir ortam yaratılması önemli. Yabancı yatırımcıların, kendi ülkelerindekinden daha fazla gelir elde edebilecekleri şartlar sağlanır. Diğer bir deyimle, büyüme cari açığa, açığın finansmanı da sıcak paraya bağlı olunca yüksek faiz politikası öne çıkıyor.

BORÇLULAR İÇİN DÜŞÜK FAİZE DEVAM
Ancak faizler yükselince de, geri ödeme zamanı gelmiş borcu olanlar olumsuz etkileniyor. Daha önce de belirtmiştim. Bu ülkede milyonlarca kredi kartı sahibi ve ihtiyaç kredisi borçlusu var. Özellikle ihtiyaç kredisi kullananların, tahminen yarısından fazlası, eski borçlarını ödeyebilmek için yeni kredi alıyor. Faizlerin düşme eğiliminde olduğu bir ortamda, düşük faizle yeni borç almak, çok akılcı ve aile bütçesini rahatlatıcı bir iş. Bankalar için de daha çok kredi dağıtma ve bilanço büyütme, pazardan pay alma olanağının ortaya çıktığını unutmayalım. Bir tür “alan memnun, satan memnun” durumu. Son dönemdeki cari açıkla mücadele için yapılan faiz tartışmalarını borcu olan insanlar heyecanla izliyorlar. Mevduat faizlerindeki yükseliş onları huzursuz etmeye başladı. Çünkü, biliyorlar ki, bankaların maliyetleri yükseldikçe yeni alacakları kredilerin maliyetleri, dolayısıyla faizleri de artacak. Bu durumda önlerinde iki seçenek var demektir. Birincisi, kredi faizleri arttığı için yeni borç almamak. Bu durumda vadesi geldiğinde önceden aldıkları borçları geri ödemek zorunda kalacaklar. Aslına bakarsanız akılcı olan buymuş gibi geliyor. Ancak, gelirleri yükselmediği sürece, borç çevirerek yaşamını idame etmeye çalışanlar ne yapacaklar? İlk akla gelen cevap, daha az tüketecekleri olacaktır. Az tüketimi eğlence, turizm gibi şeylerden yapıyorlarsa sorun yok. “Ne sineması, tatili” deyip; gıda, sağlık, eğitim gibi hayati öneme sahip harcamaları azaltıyorlarsa, düşüşler insanların biraz daha fakirleşmelerine yol açacaktır. İkinci seçenekte, sonuç olarak birincisinden çok farklı değil. Pahalılaşmasına rağmen, mecbur oldukları için borç yenileyenler, fazla faiz ödemeye başlayınca, gelirleri yükselmediği sürece, daha az tüketmek ve fakirleşmek zorunda kalacaklardır.

HANE HALKININ GELİRLERİ YÜKSELMELİ
Görüldüğü gibi her iki seçenekte de en belirgin faktör, insanların gelirlerinin artması. Bir ekonomide gelir artışı ekonominin büyümesiyle doğrudan bağlantılı. Büyümeyen ekonomiden daha fazla refah elde etmenin şansı da çok yok. Pasta küçük, paylaşanlar büyük olunca dilimler de küçülmek durumunda oluyor. Son söylemler, kredi kullanımı azaltılmasına, büyümenin yavaşlatılmasına ve yıl sonunda cari açığın azaltılmasına yönelik. Ancak, hızlı büyümeyen ekonomiden olumsuz etkilenenler, fakirleşecek olanlar için bir şeyler yapılması lazım. Gelir dağılımının her geçen gün bozulduğu bir ekonomide, sosyal destek önlemleri almadan, ekonomiyi soğutma yöntemleri önermek ne kadar sağlıklı olabilir? Bu bağlamda maliye politikalarının devreye sokulmasında büyük yarar var. Son Kamu Mali Af Yasası sayesinde yapılan tahsilatın bir bölümü, yeteri kadar hızlı büyümeyen ekonomiden olumsuz etkilenecek kesimler için kullanılmalı.