Advertisement

Dünya, özellikle Avrupa kamu borç stokunun yarattığı sorunlarla boğuşuyor. 2009 Küresel Krizinden çıkarken üstlenilen özel sektör yükümlülükleri, birçok ülkede artık çözümlenmesi radikal çözümler gerektiren problem haline geldi. Amerika'da borçlanma limitinin yükseltilmesi, Avrupa'da ortak bono ve kurtarma fonunu tartışmaları; özel olarak piyasalar, genel olarak ekonomiler için en çok tartışılan ekonomik gündem konusu.

BİZİM KAMU BORÇLARIMIZIN ARTIŞINDA ÇOK SORUN YOK
Dünyaya bakınca bizim kamu borç stokumuz iyi durumda. Sizlerle önceklikle birkaç rakamı paylaşayım.
Hazine'nin iç ve dış borç stoku bu yılın ilk altı ayında 23 milyar lira artmış. İlginç olan bu dönemde döviz borçlanmadaki değişim, TL borçlanmadan daha fazla. Sonuç olarak, devletin borçlarının toplamı haziran sonu itibariyle 496 milyar liraya ulaşmış.
Değişimi daha iyi değerlendirebilmek için, önceki yıllardaki artışlarla karşılaştırmakta yarar var. Küresel krizin etkisinin en yoğun olduğu 2008 ve 2009 yıllarındakileri bir kenara koyarsak, bu yılın ilk yarısındaki artış, 2003'ten bu yana görülen en büyük artış. Umarım yılın ikinci yarısındaki mevsimsellik etkisi nedeniyle bu hız yavaşlar.
Bununla beraber, nominal olarak göreli bir yükseliş görülen stokun reel artış rakamları olumlu. Ekonominin aynı dönemde oldukça hızlı büyüdüğünü göz önüne alırsak, geçen yıl sonuna göre yüzde 5 civarında artan stokun, fazla sorun yaratmayacağını söyleyebiliriz.

ANCAK STOKUN YAPISINA DİKKAT ETMEK LAZIM
Şimdilik iyi halde olan kamu borç stokunun geleceğini değerlendirebilmek için stokun içinde sabit ve değişken faizli ve dövizli enstrümanların ağırlığına bakmak lazım.
İç piyasalardan yapılan borçlanmada sabit ve değişken faizli kâğıtlar hemen hemen eşit. Ancak, önceki yıllarla karşılaştırıldığında, değişken faizli kâğıtların stok içindeki payının büyüdüğünü görüyoruz.
Bunun en temel nedeni, yatırımcıların geleceğe yönelik beklentilerinin yeteri kadar net olmaması. Çünkü, bir taraftan yurt dışında yaşanan gelişmeler, diğer taraftan içerideki faiz politikasının geleceği, kafaların biraz karışmasına neden oluyor. Bir de iç piyasalarda kâğıtların önemli bir bölümünün dövizle fonlandığını, borçlanma kaynaklarının döviz bozdurularak sağlandığını düşünürseniz devreye kurlardaki oynaklık da giriyor. Sık değişen kur sepeti karşısında, yatırımcının sabit faizli kâğıda fazla yatırım yapması beklenmemeli.
Kurlardaki değişim demişken, Haziran 2011 itibariyle stokun 138 milyar liralık bölümünün, yüzde 28'inin, dövize natık enstrümanlardan oluştuğunu belirteyim. Oran az değil. Düşünsenize, hiç yeni borçlanma yapmasanız bile, sadece kurlardaki değişim bile, stokun durduğu yerde büyümesine neden oluyor.
Basit bir örnek hesapla konuyu biraz açayım. 30 Haziran 2011 tarihli kuru esas alırsak, Hazine'nin dövizli borcu yaklaşık 85 milyar dolar kadar. 15 Ağustos itibariyle bu tutarın TL karşılığı 151 milyar liraya karşılık geliyor. Kur bu seviyede kalırsa, borç stoku durduğu yerde 13 milyar lira büyüdü. Diğer bir deyimle, Hazine aynı tutardaki döviz borcunu ödeyebilmek için 13 milyar lira daha fazla kaynak bulmak zorunda. Dövizli geliri olmadığına göre, Hazine kur değişimiyle gelen ek yükü ödeyebilmek için, ya vergileri yükseltmek ya da bazı harcamalarını azaltmak durumunda kalacak.
Alın size bazılarının çok sevindiği kur yükselişinin yarattığı bir sorun. Önemli mi? Şimdilik pek sorun yok. Ama kurdaki değişim böyle devam ederse, sıra faizlere de gelir. İşte o zaman, bu defa stokun yüzde 64'ü etkilenmeye başlar ve bütçeye yükü daha fazla olur. Hep yazıyorum, ekonominin duraklama dönemine girdiği dönemde, böylesi yükleri azaltabilmek için mali disiplini devam ettirecek önlemleri çok gecikmeden almakta yarar var.