Advertisement

EURO'yu ortak para birimi olarak kabul eden ülkeler, para politikalarına ilişkin egemenlik haklarını Avrupa Merkez Bankası'na isteyerek devrettiler.
Buna karşılık fiskal politikalar konusunda aynı eğilim bir türlü oluşmadı. Politikacılar, vergi başta olmak üzere, maliye politikası araçlarını yaygın olarak kullanarak istihdam sorununu çözmeye, yatırımları kendi ülkelerine çekmeye çalıştılar. Ama çoğu kez, mali disiplin unutuldu ve bugün yaşanan devasa borç sorunları, artık ülkelerin tek başına çözemeyeceği hale geldi.
Son dönemde, Avrupa'da yaşanmakta olan ekonomik sorunların çözümünün maliye politikalarının merkezileşmesinden geçtiği konusunda ortak bir anlayış gelişti. Ancak bunun nasıl gerçekleştirilebileceği hakkında farklı görüşler ortaya atılıyor.
Bu konuda yapılan en ilginç çalışmalardan birisi; NBER (www.nber.org) çalışması olarak yayımlanan M.D. Bordo, A. Markiewicz ve L. Joung'a ait, "A Fiscal Union for Euro: Some Lessons from History" (Euro İçin Mali Birlik: Tarihten Bazı Dersler) başlıklı makale.

KRİZ OLMADAN FİSKAL BİRLİK OLUŞMUYOR
Yazarlar ABD, Kanada, Almanya, Arjantin ve Brezilya'nın federatif yapılarını, ekonomik ve tarihi bir perspektifle incelemişler. İlginç sonuçlara ulaşmışlar.
Birincisi, federal yapıların merkezileşmelerinin ardında, yabancı güçlere karşı ortak güvenlik ve savunma gibi askeri nedenler var. Amerikalılar İngilizlere, Kanadalılar Amerikalılara, Arjantin İspanyollara karşı birleşmiş. Brezilyalılar ve Almanlar, daha çok ekonomik birlikteliğin yararlarına inandıkları için bir araya gelmişler.
Ulaşılan ikinci sonuç, krizler kurumsal yapıların değişiminde ve gelişiminde önemli rol oynamışlar. Özellikle 1929 Büyük Buhranı başta ABD olmak üzere incelenen federal idari yapılarda, merkezi hükümetlerin yetkilerinin artmasına yol açmış. Federal hükümetler ile merkezi hükümetler arasındaki gelir toplama, harcama ve borçlanma limitinin belirlenmesi ile temerrüt durumunda yardımlaşma konularındaki çatışmalar, hep yaşanan derin krizlerin sonrasında çözümlenmiş. Bu sayede reformlar hayat bulmuş.
Yazarlar üçüncü olarak; iyi ve kötü yapılandırılmış federal sistemlerin enflasyon ve kamu borç sorununa etkilerinin farklı olduğu sonucuna ulaşmışlar. Mali disipline önem veren ABD, Kanada ve Almanya gibi örneklerin daha başarılı olduklarını iddia ediyorlar.

MALİ DİSİPLİN ÇOK ÖNEMLİ
Bu bağlamda söz konusu çalışmada fiskal federalizmin, ancak bazı kurallara uyarak mali disipline ulaşabileceği belirtiliyor.
Öncelikle, eğer bir sorun olur ve federal yapıların borç sorunu derinleşirse, merkezi hükümetin nasıl yardım edeceğinin, açık ve basit kurallara bağlanmasının gereğine vurgu yapılıyor. Böylelikle, federal idari yapıların kafasına göre borç biriktirmesinin önüne geçilebileceği öngörülüyor.
Bu bağlamda borçlanmaya yönelik sınırlamaların ve diğer mali disiplin kurumlarının anayasalarda yer almasının gerekli olduğu düşünülüyor. Diğer bir deyimle, federal yapıların ve merkezi hükümetin hangi vergileri nasıl toplayacaklarının önceden belirlenmesini öneriyorlar. Sonrasında gelir paylaşımın nasıl olacağına yönelik önceliklerin bilinmesinin önemine vurgu yapıyorlar.
Örneğin, gümrük vergisini kim toplayacak? Merkezi hükümet toplayacaksa, federal yapılar arasında nasıl paylaştıracak? Bunlar baştan çözümlenmesi gereken önemli konular. Çünkü buna bağlı olarak, borçlarını ödeyemeyen eyaletlere nasıl yardım edileceğine de bu bağlamda karar verilecek.
Benim bu makaleden çıkardığım ders şu: Kriz tüm Avrupa ülkelerini acıtmaya başlamadan, fiskal birliğin kurulması çok zor.