Advertisement

Uluslararası Finans Enstitüsü'nün (IIF) toplantılarında, genellikle para ve bankacılık konuları öne çıkar. Bu defa Yunanistan'da ağzı yanan ve büyüyen kamu borç sorunu, bankacıları "Bağımsız Fiskal Otoriterlerin (BFO) yararlarını ve gerekliliğini konuşmaya yöneltmiş.
BFO'ların en bilinen örneği Amerika'daki Kongre Bütçe Ofisi'dir (CBO). İngiltere'de yeni iş başına gelen Muhafazakâr-Liberal koalisyonu da, 2009 krizinden sonra, benzeri bir kurumu kurdu. Birkaç ülkede daha benzer yapılanmalara rastlanıyor.

ÇÖZÜM MALİYE POLİTİKASINDA
Tüm para politikası seçenekleri denenmesine rağmen büyüme sorunu kalıcı olarak çözülemedi. Dolayısıyla çözümün maliye politikalarında olduğu görüşü artık daha çok taraftar buluyor. Ancak, bu alanda da yüksek kamu borçları en büyük engel. Özellikle Avrupa'da kamu borç sorununu çözmek amacıyla atılacak adımların sonuçlarını daha iyi anlayabilmek için bağımsız kurumlar kurulması öneriliyor.
Bilindiği gibi fiskal önlemlerin büyüklüğü, uygulama hızı ve hangi maliye politikası araçlarının ne tür bir kompozisyonla kullanılacağı önemlidir. Hükümetler önlemlerin hesaplamalarında şeffaf olmayabilirler. Ancak, istikrar programlarının kalıcı ve sürdürülebilir olabilmesi için, gelecek yüklerin kamuoyu tarafından kabul edilebilir olması gerekir. Bu bağlamda halkı tarafsız ve doğru bilgilendirmek gerek.

NEDEN BAĞIMSIZ FİSKAL OTORİTE?
BFO'lar maliye politikasında "Mali Kural" uygulayan ekonomilerde, hükümetlerden bağımsız olarak, parlamentoların çatısı altında kuruluyorlar. Amaç, bütçe ve maliye politikalarını, yürütmenin günlük mali uygulamalarını, yasama adına izlemek ve seçmeni bilgilendirmek.
Görevleri öneride bulunmak değil. Sadece uzmanların hazırladığı raporlarla kamuoyunu haberdar ediyorlar. Hazırlanan yasa tasarı ve tekliflerinin bütçeye olası yüklerini ve etkilerini hesaplıyorlar. Yasa tasarıları görüşülürken, bu hesaplamalar parlamentolar için en önemli değerlendirme aracı. BFO'lar tasarı metni üzerinde herhangi bir yorum veya öneri yapamıyorlar.
Örneğin yıllık bütçe kanunu Meclis'e gelince, BFO bir rapor yayımlıyor. Makro büyüklükler konusundaki değerlendirmeleriyle başlayan rapor kamuoyunun anlayacağı basitlikte kaleme alınıyor. Öte yandan, bütçedeki vergi dahil gelir tahminlerinin ne kadar gerçekçi olduğunu hesaplıyorlar. Eğer harcamalara gereğinden az ödenek ayrılmış ve herhangi bir önlem alınmamışsa rapora yazılıyor.
En çok üzerinde durdukları konu, uzun vadeli harcamalar, koşullu yükümlülükler ve kamu borçlanması. Uzun vadeli harcamaların başında sosyal güvenlik geliyor. Emeklilik ve sağlık dahil tüm sosyal transferlerin etkinliğini, kararların gelecekte yaratacağı olası yükleri de hesaplıyorlar. Hazine garantilerinin kamuya olası yükü gelişmiş risk modelleriyle tahmin ediliyor.
Bugün birçok gelişmiş ülke yaşlı nüfusun yarattığı ekonomik ve sosyal sorunlara çözüm arıyor. Amerika sağlık ve işsizlik dahil sosyal transferlerin geleceğini tartışıyor. CBO, bugünden önlem alınmazsa, ABD bütçesinin 2025 yılında çökebileceğini ileri sürüyor. Uzmanlar, Almanya'da devletin verdiği üstü kapalı garantilerin büyüklüğünün bütçeye olabilecek devasa etkilerini tartışıyor. Bu nedenle "Avrupa Kurtarma Fonu"nun büyütülmesine ve "Avrupa Bonosu"na karşı çıkıyorlar.
Bu tartışmaları izledikçe, Mali Kural uygulamasından son anda vaz geçerek, Türkiye'nin çok büyük bir şansı kaçırdığı daha iyi anlaşılıyor. En azından, S&P'nin son ülke notu açıklamasındaki olumsuzluk bahanelerinden birisi olmayacaktı. Buna rağmen, hükümetin sadece adı kalan "bağımsız otoritelere" yönelik olarak aldığı son kararı olmasaydı, belki biz de, TBMM çatısı altında bir BFO kurulması düşüncesini tartışabilirdik.