Advertisement

Habertürk Ekonomi'de bir haftadır yeni Türk Ticaret Kanunu'nun ne gibi yenilikler ve ne gibi sıkıntılar getireceğine ilişkin haberleri okuyoruz. Yeni kanun Meclis'ten görüşülmeden geçmişti. Bu nedenle kamuoyunda yeterince tartışılamadı. Akademik camia da yeni kanunun getirdikleri konusunda hiçbir şekilde hemfikir olamadı. Hatta yeni kanuna ticaret hukukçularının çoğunluğunun karşı olduğunu bile söylemek mümkün. Yeni kanunu sanki bağımsız denetim kuruluşları yazmış gibi bir izlenim ortaya çıkıyor. Halka açık şirketler için dahi ağır sayılabilecek hükümlerin, sayıları 100 bine yaklaşan anonim şirketlere ve 500 binden fazla olduğu söylenen limited şirketlere uygulanmasını istemek bakalım nasıl sonuçlar verecek.
Kanunun öyle hükümleri var ki, halka açık şirketler için SPK tebliğleri bile bu ayrıntıda düzenlenmemiş. Okurken adeta tebliğ hükümlerini incelemiş gibi oluyorsunuz. Türkiye'nin en büyük, en kurumsal sayılan şirketlerinin halka açık olup, oldukça sert ve kapsamlı SPK düzenlemelerine uyum sağlamada yaşadıkları zorlukları düşününce, yüz binlerce şirketin bu derece sert kurallara nasıl uyabileceklerini anlamak mümkün değil. Gerçi halka açık olmayan şirketlerin tepesinde SPK gibi bir patron olmayacağı için, şirketler için kanuna uyum olup olmadığı da çok sıkıntı yaratmayabilir.
Yeni Türk Ticaret Kanunu hakkında esasa ilişkin eleştiriler dışında ifade biçimlerine yönelik de eleştiriler yapılıyor. Gerçekten de hukuk dilinde kullanılmayacak, kabulü mümkün olmayan bazı ifadelerin kanun metni içinde yer alması son düşündürücü. Çok çarpıcı bir örnek şöyle: Kanunun ticaret şirketlerini düzenleyen İkinci Kitap'ın birinci kısmının G bölümünde şirketler topluluğu hükümleri yer alıyor. Mevzuata yeni dahil edilen şirketler topluluğu düzenlemesi ciddi bir yenilik olması bakımından oldukça önemli. Şirketler topluluğuna ilişkin hükümler 195 ve 209'uncu maddelerde yer alıyor. Bu maddeler içinde yer alan 208'inci madde oldukça ilginç ve ileride sıkıntı yaratacak bir madde. Maddede hâkim şirketin iştirak ettiği şirketlerdeki azınlık paylarını hangi koşullarda satın alabileceği düzenleniyor. Komik denebilecek şekilde tanımlanan bu koşullar kanunun aynen ifadesiyle, "...azlık şirketin çalışmasını engelliyor, dürüstlük kuralına aykırı davranıyor, fark edilir sıkıntı yaratıyor veya pervasızca hareket ediyorsa hâkim şirket azlık paylarını satın alabiliyor. Maddede geçen ve oldukça önemli olan fark edilir sıkıntı yaratmak ne demektir? Hele hele pervasızca davranmak ne demektir? Bu kavramlar hukukta geçerli olabilir mi? Sıkıntı yaratmayı hâkimler mi tespit edecek, yoksa psikiyatrlar mı?
Pervasızca hareket etmek başlı başına bir problem. Pervasızlığı saptamak için hâkimler epey uğraşacak demektir. Türkçesinin ne olduğu dahi tam bilinmeyen pervasızlık hâkim hissedar-azınlık hissedarı ilişkisinde nasıl belirlenecektir. Acaba yönetmelik vb. çıkarıp bu kavramlar tanımlanacak mıdır?
Yeni kanunun sadece bu hükmü bile bir değişikliğin yapılmasını gerekli kılıyor. Muhtemelen yabancı mevzuattan yapılan çevirilerin Türkçe'ye uyarlanması ve hukuk pratiğine nasıl yansıyacağı üzerinde fazla durulmamış. Ancak halka açık şirketler başta olmak üzere, hâkim hissedar-azlık hissedarları arasında sürekli olarak uyuşmazlık yaşanan şirketler hukuku, bu anlamsız ve soyut kavramlarla daha da içinden çıkılmaz hale gelebilecektir.